Oscar Boy Özel
The King’s Speech vs The Social Network
Öyle ilginç bir yıl yaşamaktayız ki hakikaten dillere destan bir rekabet sürüp gitmekte. Aralık ayında başlayan eleştirmen ödüllerinin dağıtımıyla birşeyi çok çok iyi anladık ki o da The Social Network‘ün eleştirmenler tarafından çok sevildiği. National Board of Review, Los Angeles ve New York Eleştirmenler Birliği gibi büyük gruplar dahil olmak üzere pek çok eleştirmen birliği En İyi Film olarak The Social Network‘ü seçti. Öyle ki zamanında No Country for Old Men yerine Atonement‘i ödüllendiren Altın Küre bile hiç tarzı olmamasına rağmen Fincher‘ın son filmini ödüllendirdi. BIFA (İngiliz Bağımsız Sineması Ödülleri) ve Phoenix Eleştirmenler Birliği gibi pek geçerliliği olmayan bir yerden En İyi Film ödülü alan The King’s Speech ise adeta Arap atı gibi sonradan açıldı. Önce PGA’de (Producers Guild of America) hiç beklenmedik bir şekilde yılın en iyisi seçildi. Ardından DGA’de pek de ihtimal vermemize rağmen korktuğumuz birşey oldu ve The King’s Speech‘in yönetmeni Tom Hooper ödüllendirildi. Ve bundan birkaç gün evvel ise SAG (Screen Actors Guild of America) En İyi Toplu Performans ödülünü, yani Oscar’da En İyi Film’e tekabül eden ödülü The King’s Speech ekibine verdi. Şimdi kafalardaki soru şu: Oscar’ı hangisi alacak? Bende durumu birkaç madde halinde inceleyelim istedim. Bakalım siz ne diyeceksiniz?
1) David Fincher!
David Fincher her ne kadar The Social Network en iyi filmi olmasa da son yılların en sevilen filmlerine imza atmış bir yönetmen. Kariyeri Se7en, The Game, Fight Club, Panic Room, Zodiac, The Curious Case of Benjamin Button gibi birbirinden efsane filmlerle dolu. Tüm bu kült film yaratıcılığına rağmen, ki The Social Network aralarında çok güçlü olmasa da şimdiden kültleşmiş durumda, Akademi hiçbir zaman Fincher filmlerini seçmedi. The Curious Case of Benjamin Button‘a kadar filmleri büyük kategorilerde yarışmadı hiç. Bir tek Se7en En İyi Kurgu Oscar’ına aday olmuştu ki o da tek adaylığıydı. Benjamin Button ise Fincher‘ın Akademi’nin içerisine sızdığı film oldu. Ama ne yazık ki bu filmi de sadece teknik dallarda 3 ödüle kavuşabildi. David Fincher ise o sene her ödül törenini silip süpüren Slumdog Millionaire‘in yönetmeni Danny Boyle tarafından ezilip geçildi. Eğer ki Akademi Fincher‘a olan borcunu fark ederse işte o zaman The Social Network zafere koşabilir.
2) Film-Yönetmen eşleşmesi
Bu seneyi saymazsak, 82 yıllık Akademi tarihinde En İyi Film ve En İyi Yönetmen Oscar’ının aynı adrese gitmemesi durumu sadece 21 kez yaşanmış. Son 30 yıl dikkate alındığında sayı 6’ya düşüyor. Yani Akademi David Fincher‘a En İyi Yönetmen ödülünü verirse, En İyi Film’i de vermek zorunda gibi birşey. Tabi bu iki madde de Fincher sevgisiyle dolup taşan Akademi üyelerinin mevcut olduğunu varsaydığımız durumlar.
3) DGA
DGA tarihinde, ki yeni bir ödül sayılmaz tam 60 yıldır var, Oscar’la DGA’in ödüllendirdiği yönetmenin tutuşmaması durumu sadece ve sadece 6 kez olmuş. Son 10 senede ise bu sayı sadece 1! Ve bilin bakalım DGA’i kim aldı? The King’s Speech‘in yönetmeni Tom Hooper! Peki Akademi’nin En İyi Yönetmen ödülünü Hooper‘a verip, En İyi Film ödülünü The Social Network‘e vermesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi? Asla! Zaten tüm ihtimaller çerçevesinde en korkutucu olanı da bu, Tom Hooper‘ın ödülü kendinden çok daha fazla hak eden isimlerin önüne geçmesi. Bence The King’s Speech‘i çok sevenler bile benle bu konuda aynı fikirdedir.
4) Akademi’nin ağız tadı
The King’s Speech ihtimalini destekleyen bir başka neden ise tabiki de filmin tam anlamıyla Akadem’nin ağzına layık olması. Bir Kraliyet ailesi, iki başarı hikayesi, üç içerisinde az da olsa soykırım muhabbeti (Hitler) de geçiyor, dört başrolü destekleyen fedakar ve sevgi dolu eş karakteri mevcut. Daha sayalım mı? 12 dalda adaylık verebilecekleri kalitede teknik özellikleri bulunan, kadrosundaki her ismin harikulade performanslar sergilediği bir film. Peki The Social Network‘ün kaybetme sebebi ne olur bu vaziyette? Akademi’nin pek de yanaşmadığı insan tipine sahip olması bence filmin alacağı oyları etkileyebilir. Kötü amaçları olan arkadaşlar, gözünü hırs bürümüş karakterler… Ama son yıllara baktığınızda The Departed, No Country for Old Men ve The Hurt Locker gibi zaferler de görmek mümkün. Hiçbiri Akademi’nin tarzı filmler sayılmazdı. The Departed‘da ana karakter filmin sonunda ölüyordu ki bence bu bile Akademi için büyük bir adım. Yine de Crash‘in Brokeback Mountain‘ı nasıl ezip geçtiğini, Slumdog Millionaire‘in nasıl ödüle boğulduğunu unutmamak gerek.
5) Eleştirmen ödülleri birlik ödüllerine karşı
Yorum dahi yapmadan şunu söyleyeceğim sadece. Tüm eleştirmen ödülleri The Social Network‘e, tüm birlik ödülleri ise The King’s Speech‘e gitti. Bu bile büyük bir ikileme sebep oluyor.
Sonuca gelirsek…
Önümüzde Oscar’a kadar bize yardımcı olacak bir ödül kalmadı ne yazık ki. WGA zaten garip kuralları sebebiyle The King’s Speech‘i yarış dışı bıraktı. BAFTA desen tamamen milliyetçi üyelere sahip. Nasıl bir objektiflik bekleyebiliriz ki? Benim fikrimi sorarsanız hakikaten bilmiyorum. Hangisi alacak diye düşündüğümde seçim yapamıyorum. Fincher‘ın En İyi Yönetmen, The King’s Speech‘in En İyi Film seçilmesi en yüksek ihtimalmiş gibi geliyor ama ondan bile emin değilim. Peki ben olsam bu ikisi arasından hangisini tercih ederdim? Kesinlikle The Social Network. Tamam, tüm sene boyunca The Social Network‘ün o kadar da ödüle boğulacak bir film olmadığını söyledim durdum. “İyi ama en iyi değil.” dedim. Yine de The King’s Speech‘in The Social Network‘den daha iyi olduğunu düşünmüyorum. O yüzden bu yıl oldukça heyecanlı bir yıl olacak. Belki tören başlayınca ödüllerin gittiği adreslere göre gecenin sonu kestireceğiz ama o güne kadar herşey belirsiz olacak. Bu yıl her türlü süprize gebe diyebiliriz.
Pingback: Tweets that mention The King’s Speech vs The Social Network « The Oscar Boy -- Topsy.com
ahmtcn
4 Şubat 2011 at 00:15
david fincher sonunda zodiac ve sevenda hakettiği ödülü alır ama en iyi filim umarım alamaz black swan fighter 127 hours ve king speech çok iyi filmler ve son 3 ıl içinde oscar almış bütün filmlere 5 basarlar