Oscar 2011
Oscar Rehberi – Ödüllere 12 gün kala: En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
Paramount Pictures The Fighter‘ın yardımcı kadın oyuncu adayları için reklam yapmayacağını açıklayınca Melissa Leo kolları sıvayıp oldukça rezalet fotoğraflar çektirmişti oy toplamak için. Böylece SAG, Critics Choice ve Altın Küre’deki galibiyetlerinden sonra ödülü riske girdi. Tahminde bulunmayacağım ama herşeyin olabileceği bir dal burası bunu bilin istiyorum. Hemen adaylara geçelim. Bu arada yazının devamında adayların performanslarından kısa kesitler bulabilirsiniz.
EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Amy Adams, The Fighter
Üçüncü Oscar adaylığı. Daha önce “Junebug” (2005) ve “Doubt” (2008) ile yine En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday olmuştu. Adams ilk adaylığında Rachel Weisz‘a (The Constant Gardener), ikinci adaylığında ise Penelope Cruz‘a (Vicky Cristina Barcelona) kaptırmıştı ödülü.
Helena Bonham Carter, The King’s Speech
İkinci Oscar adaylığı. Daha önce En İyi Kadın Oyuncu dalında “The Wings of the Dove” (1997) ile aday olmuştu. Helena Bonham Carter‘ın bundan 13 sene önce aldığı ilk adaylıkta ödül Helen Hunt‘a (As Good As It Gets) gitmişti.
Melissa Leo, The Fighter
İkinci Oscar adaylığı. Daha önce En İyi Kadın Oyuncu dalında “Frozen River” (2008) ile aday olmuştu. O sene kazanan isim ise Kate Winslet (The Reader) olmuştu.
Hailee Steinfeld, True Grit
İlk Oscar adaylığı.
Jacki Weaver, Animal Kingdom
İlk Oscar adaylığı.
Tugrul
15 Şubat 2011 at 13:31
Leo’nun ödülü niye riske giriyor anlamadım foto cektırınce ?Jackı weaver daha mı ıyı bılemem ama bana sorarsanız bu ödülü Hailee Steinfeld’ e verıp surpriz yaparlarsa şaşırmam. Leo sene icerisinde ödülleri topladıgı ıcın, oscara en yakın aday tabii ki.Ama bana sorarsanız ben hıcbırınde dıgerlerınden cok fazla sıyrılmıs bır performans göremiyorum
umurtas
15 Şubat 2011 at 13:34
Bunun açıklamasını ilerleyen günlerde son tahminler yazımda yapacağım. Ama kısaca oyuncuların kendi kendilerine kampanya yapmalarının hoş karşılanmadığını söyleyeyim
Tugrul
15 Şubat 2011 at 13:42
Türkiye den de oyuncuları oscarda görsek ne kadar güzel olurdu.
umurtas
15 Şubat 2011 at 13:44
Belki 50 yıl öncesinin Fransız sinemasını taklit etmeyi bırakıp, bağımsız sinema adı altında uydurukluğun son sınırlarında gezen senaryolar yazmazsak neden olmasın? Belki 30, belki 40 sene sonra. O da belki!
Tugrul
15 Şubat 2011 at 13:55
Sanki avrupa da yapılan o kadar güzel filmleri ve oyuncuları akademi cok dikkate alıyor mu ? Biraz acımasızca konusuyorsunuz belki de. TR’ de son 10 yıl ıcınde begendıgınız turk fılmı var mı merak edıyorum ?
umurtas
15 Şubat 2011 at 14:11
Peki Fellini, Bertolucci, Bergman, Kurosawa gibi efsanevi yönetmenlerin hiçbiri Amerikalı değil ve hepsinin de adaylıkları var buna ne diyorsun? Ayrıca Akademi “uluslararası” olmak gibi bir misyon edinmedi kendine hiçbir zaman. O yüzden kendi ülkesinde yapıln filmleri ödüllendirdiğini düşünmek biraz yanlış oluyor. Bu Cannes ya da Venedik Film Festivali değil Oscar Ödülleri. Hollywood’da düzenlenen, en başından beri Amerika ve İngiltere ağırlıklı yapımlara ağırlık veren bir kurum. Ayrıca Yabancı Dilde En İyi Film dalının var olmasının sebebi kalmaz eğer ki En İyi Film adaylığı verirlerse. Ve lütfen dürüst olalım. Türkiye’de son 10 senede dünya standartlarında bir performansı kim sergiledi ki böyle bir beklenti içerisine giriyoruz.
Ve tabi oyunun kurallarına göre oynanmaması durumu da var. Yani Takva’yı Oscar aday adayı olarak göndermek bana kalırsa bile bile ladestir. Ya da Güneşi Gördüm! Bence Mahsun Kırmızıgül başlı başına Türk sineması için bir felaket zaten. İnsanların gidip o filme hasılat yaptırması bile ele alınması gereken bir problem. Türkiye’de son 10 yılda beğendiğim filmler tabiki de var. Babam ve Oğlum, Mutluluk, Gönül Yarası, Kabadayı, Üç Maymun… Bana kalırsa hepsi de çok çok başarılı filmlerdi. Ama mesela Semih Kaplanoğlu… Bariz bir şekilde Nuri Bilge Ceylan’ı taklit edip, bir de üzerine sinema adına taş üstüne taş koymamış bir adamın bu kadar yüceltilmesine anlayabilmiş değilim. Bal’ın bir sürü ödül almış olması, yurt dışında da takdir edilmesi vesaire vesaire… Bunların hiçbiri benim için bir ölçüt değil. Çünkü Kaplanoğlu bana göre halk için yapılması gereken sanatı bencil bir şekilde kendi için icra ediyor. Bu da ağzıyla kuş tutsa dahi benim kabul edemeyeceğim birşey.
Enes
17 Şubat 2011 at 20:58
Allah aşkına hepsini anladım da bu Helena Bonham Carter da ne?Bu kadar da olmaz ki.Tv de herhangi bir filmi aç bu performansın aynısını görürüsün.Kadının oyunculuk adına yaptığı ekstra herhangi birşey yok.Sadece kocasına destek veren bir eşi oynamış.
umurtas
17 Şubat 2011 at 21:26
Ödülü dahi alabilir. Çünkü ortada hem Helena Bonham Carter olduğu gerçeği var, hem de Akademi’nin The King’s Speech’i çok ama çok sevmesi. Üstelik Melissa Leo’nun profesyonellik dışı kampanyaları da cabası.
Enes
17 Şubat 2011 at 21:49
Alabilir tabi ki adaylıktan sonra işler biraz duygusal boyutlarda değerlendirilmeye başlanıyor ister istemez.Yanlış anlaşılmasın benim çok beğendiğim bir oyuncu Helena Bonham Carter her türlü rolü oynayabilecek biri bence.Ama benim sana sorum sence aday olmayı hakediyor mu?Sırf film beğenildi diye bu kadar sıradan bir performansla aday edilmesi başka performanslara haksızlıklık değil mi?Bana bu onların ödülü falan deme şimdi :)Sadece senin fikrini merak ettim.
umurtas
17 Şubat 2011 at 21:52
Ben kendi ödüllerimde de Helena Bonham Carter’ı aday ettiğim için ne desem bilemedim şu an. Ama galiba bu biraz kendisini çok sevmekle alakalı bir durum. Yani artık Oscar tarafından fark edilsin de ne olursa olsun durumu. Yoksa ben bu sene Jacki Weaver’ın üzerinde bir yardımcı kadın oyuncu görmüyorum. Hele Melissa Leo… Mukayese bile edilemez.
Tugrul
17 Şubat 2011 at 22:29
melissa leo daha iyi ama kabul edin artık. Ayrıca carter dısındakı adaylardan Hailee Steinfeld de ödülü hak ediyor. Akademi biraz mert olsun da hakkı olana versin bu sene ödülü. Sacma sapan ödüller dagıtıyor bazen. Örnek; Esaretin Bedeline ödül vermedigi gibi.