Oscar 2012
Oscar Sohbetleri: Yeni kurallar
2000’li yıllar Kodak Sahnesi’nde The Departed, No Country for Old Men, The Hurt Locker gibi pek de mutlu geçmeyen filmlerin, Akademi’nin genel tarzının dışında zaferlerine tanık oldu. Şu an yaş ortalaması olarak Akademi’nin hangi aralıkta olduğunu bilmiyorum ama her geçen yıl yeni üyeleriyle beraber Akademi daha da genç bir kurum haline geliyor.
AMPAS, Akademi’nin isminin kısaltılmış hali, oylama sisteminde çok güzel bir yol izliyor. 6000’in üzerinde üyesi olan AMPAS’da her ödül için o meslek grubunda çalışan insanlar oy veriyor (Yabancı film, kısalar gibi kategoriler için farklı yöntemler kullanılmakta). Ve bu meslek grupları içerisinde en kalabalık olanı da geçtiğimiz sene 1200’e yakın üye sayısı olan oyuncular. En İyi Film kategorisi için her üyenin oy verebildiğini de hesaba katarsak aslında etkilemesi, odaklanılması gerekenler aktörler ve aktrislerden başkası değil.
Bu yıl hakikaten farklı bir yarışla karşı karşıyayız. Kuralların değişmesi, henüz bir favorinin olmaması ve nitelikli film sayısının geçmiş yıllara oranla artması 84. Akademi Ödülleri’ni daha da cazip bir hale getiriyor. Şimdilik yarış The Artist ve Hugo arasında gözükse de haftaya Altın Küre, SAG, Critics Choice adayları açıklanıp AFI, Los Angeles ve Boston listelerini sunduğunda hangi filmler öne çıkar bilemiyorum.
Tekrardan oyuncuların fazlalığına dönersek… Bundan önceki yıllarda üye oyuncu sayısının fazla olması bizi Inglourious Basterds‘ın olası zaferini düşünmeye sürüklemişti. Bu yıl yine oyuncuların gözünden baktığınızda elinizde The Help, The Ides of March, The Descendants, Bridesmaids gibi hakikaten de performans anlamında ilgi çekebilecek yapımlar var. Ama ne yazık ki hiçbiri favori değil. Sadece The Descendants‘ın üst sıralara tırmanma ihtimali var ki, Clooney haricinde ödül sezonunun başlangıç haftasının The Descendants‘a iyi geldiğini söyleyemeyeceğim.
Bu yıl yeni çıkan kurallar da ayrı bir hikaye. Bilmeyenler için tekrar hatırlatalım. Artık Akademi En İyi Film kategorisindeki aday sayısına bir sınırlama getirmiyor. Adaylar 5’den 10’a kadar herhangi bir sayıda olabilir. Sadece Akademi üyelerinin %5’inden birincilik oy alması gerekiyor bir filmin bu kategoriye girebilmesi için. Yani o %5’i yakalayabilen çok film olmayacak ve eski sistemdeki gibi 5 aday göreceğiz. Ya da hakikaten çok sayıda iyi film olduğunun farkına varıp 6, 7 belki de 10 aday birden olacak. Normalde adayların açıklandığı gün bu kategorideki filmleri alfabetik sırada veren Akademi’nin, adaylar açıklanırken listeyi karışık olarak okuyacağı ve kaç aday olduğunu da söylemeyeceği de bizzat AMPAS tarafından duyuruldu.
%5’e gelirsek… Eğer Akademi’nin aşağı yukarı 6000 üyesi olduğunu göz önüne aldığınızda bir filmin aday olabilmesi için 300 tane birincilik oyu alması gerekiyor. Kulağa ürkütücü geldiği kesin. Yalnız ben bu kuralla beraber artık Akademi üyelerinin sıralamalarına çok daha dikkat edeceğini düşünüyorum. O yüzden de gerçekten aşık olabilecekleri filmlere dikkat etmek gerek. The Artist, Hugo, Midnight in Paris, The Help ve belki Extremely Loud and Incredibly Close, hatta The Tree of Life benim kanaatimce bu birincilik oylarını rahatlıkla toplayabilecek filmler. Yalnız iş Tinker Tailor Soldier Spy, Harry Potter and the Deathly Hallows: Part II, Margin Call gibi filmleri birinciliğe koymaya gelince iki kez düşünmek de yarar var. Mesela Shame bile o fanatizme sahip bir izleyici kitlesine sahip.
300 birincilik oyu hakikaten güçlü bir rakam. İmkansız değil tabi ama ben bu kuralın uzun sürece dayanabileceğini düşünmüyorum. 1-2 yıl sonra Akademi 10’luk sisteme geri dönerse şaşırmayın. İlk başlarda kesinlikle desteklediğim kuraldan artık ben bile çekinmeye başladım. Sadece 2 yıl uygulanan 10 En İyi Film adayını tercih eder duruma geldim. Biliyorum The Blind Side gibi oldukça vasat bir örnek var ama sonuçta bu Akademi’nin tercihi. Her ne kadar tahmin edilmesi kolay insanlar olsa da sonuçta Roman Polanski‘yi En İyi Yönetmen seçerek, Crash‘e En İyi Film ödülünü vererek, Alan Arkin‘i Eddie Murphy‘ye tercih ederek sürprizler yapmış bir kurum bu. Halkla her zaman aynı düşüncede olmadığı ve film sektöründe üst seviyelerde yer alan yıldız isimleri bir arada barındırdığı için bu kadar mühim bir ödül. Ne seçerlerse seçsin, bu onların seçimi olmaya devam edecek. Beğensek de beğenmesek de böyle.
Konu yine “onların seçimi” muhabbetine geldi tabi. Bu konuda biraz katı olduğumdan Akademi’yi fazla sert bir dille eleştirenlere karşı geliyorum sanırım. “Beğenmiyorsan takip etme.” demekten çok “Keyfini çıkaramıyorsan ilgilenme.” şeklinde düşünüyorum. Zaten hepimiz aynı fikirde olsak, ödül sezonuna sahip olmanın mantığı ne? Her sene tüm ödüller tek bir filme gitsin, tek bir oyuncu olsun, tek bir yönetmen seçilsin… Böyle bir mantık yok.
Neyse efendim. Gelelim Türk Sinema Bloggerları projemize… Öncelikle katılan herkese şimdiden teşekkür etmek istiyorum. Başvuru tarihi tabiki de sona ermedi. Ama ben daha açıklayıcı olmak istiyorum hem o bloggerlara, hem de okuyuculara. Türk Sinema Bloggerları Ödülleri büyük ihtimalle Mart sonunda oylamaya sunacağımız bir ödül olacak. Daha önce yapıldı mı bilmiyorum ama yapıldıysa bile bu da bizim versiyonumuz olsun. Şimdiden 27 blogger olmuş durumdayız ve içlerinde hepinizin yakından takip ettiği, benim çok çok takdir ettiğim insanlar mevcut. Bu proje sayesinde tanıma imkanı bulduklarım da cabası.
Dediğim gibi Mart sonunda yapacağız oylamayı. Peki neden Mart? Çünkü Türkiye’nin vizyon takvimine de sadık kalmaya çalışıyoruz. 2011 tarihli filmler içerisinde de zannediyorum en son Young Adult gösterime giriyor. O da 30 Mart’da. Tabi bu tarihin öne çekilmesi durumunda biz de oylamamızı öne çekeceğiz. Kategoriler konusunda henüz bir şey üretmiş değiliz. Yalnız teknik ödüllerden çok bunu bir eleştirmen ödülü gibi düşünüp, daha temel kategorilere yoğunlaşmak da yarar var. Yani ses miksajıydı, yok efendim görsel efektiydi gibi bir şey yok.
Peki fikir nereden çıktı? NYFCC’in ödüllerini saatlerce Twitter’da takip ederken aklıma geldi bu fikir. Bu fikri paylaştığım herkes çok olumlu cevap verdi. Zaten üye olmuş bu 27 arkadaştan herhangi birisi böyle bir teklifte bulunmuş olsaydı yine aynı heyecanla katılırdım. Ki zaten bu benim değil, “bizim” projemiz. İlerleyen yıllarda daha profesyonel bir organizasyon haline dönüşeceğimden de adım gibi eminim. Hemen söyleyelim. Eğer sinema bloggerıysanız ve siz de bu çalışmaya katılmak istiyorsanız tek yapmanız gereken adınızı, soyadınızı ve blogunuzun adresini umurtas@hotmail.com hesabına göndermek.
Ve son olarak… Sitenin üst kısmındaki resmin her gün değiştiğini fark etmişsinizdir umarım. 84. Akademi Ödülleri’nin düzenlendiği 26 Şubat’a kadar da devam edecek. Sırasıyla 83 yılın “En İyi Film”lerini üst başlığa yerleştirmeye devam edeceğim. Haftaya daha heyecan dolu bir Oscar Sohbetleri yazısında görüşmek üzere.
Müge Dörtok
8 Aralık 2011 at 12:07
AMPAS’ın seçimleri arasına The Artist, Hugo, Midnight In Paris ve Moneyball girecekmiş gibi geliyor. Tabi ki diğer filmlerin de şansları var, Shame, The Tree of Life… Ödüller sahiplerini buldukça sevinçler yaşandığı gibi üzüntüler de yaşanacaktır. 26 Şubat hem sevinip, hem üzüleceğimiz, ve asla kolay unutamayacağımız bir ödül töreni olacak.
shifty
8 Aralık 2011 at 15:47
Yabancı film ödülü için sadece izleyenlerin oy verebildiğini duymuştum. Yani bir üye o filmi izlemediyse kafadan bir oy gidiyor. Mehmet Açar ntvdeki programda 2009da Okuribito’nun kazanmasını buna bağlamıştı.
umurtas
10 Aralık 2011 at 23:29
Hem seçici bir kurul, hem de her sene gönüllü olarak Akademi üyelerinden oluşturulan bir grup oy veriyor. Okuribito’nun da El Secreto de sus Ojos’un da zaferini bu gönüllülere bağlayabiliriz.
yaxley
8 Aralık 2011 at 16:34
*The Artist birçoğuna göre yılın en iyisi..Mutlaka adaylar arasında göreceğiz
*War Horse yine Spielberg hayranları mest edecektir..
*The Descendants bağımsız sinemaya daha yakın üyelerin favorisi olarak barajı geçer diye düşünüyorum
*Hugo ise hem Scorsese hem de hikayesi açısından birçok üyenin zirvesinde olacaktır.
*The Tree of Life her ne kadar ikili bir film olsa da beğenenlerin nasıl tutkun oldukları ortada..Ve hiç de az değiller
*Bir de fanatizmle oy toplayacaklar var.Kabul edelim Midnight in Paris bu yılın en iyisi değil.Ancak çok beğenildi ve aday olmasını isteyenler mutlaka sıralamaları ile oynayacaktır
*Harry Potter normal düşündüğümüzde 1. sırada yer alacak bir film değil ne yazık ki.Ancak senelerdir Potter’ı takip eden ve birçok kişi gibi serinin en iyisi olduğunu düşünenler en azından finalde aday olmasını isteyecek ve listelerinde küçük bir hileye gideceklerdir.Asıl sorun bu şekilde düşünenlerin 300 gibi sayıya ulaşıp ulaşamayacağı
*The Help gibi bir filmi 1. sıraya koyacak üye sayısının 300 gibi bir rakam olabileceğine inanmıyorum..
*Shame fanatikleri mutlaka 1. sıraya koyacaktır.Ama sayının yetmeyeceğini düşünüyorum.
*The Ides of March genel olarak sevilen bir film.Ama kimseyi 1. sıraya koyacak kadar etkilediğini ve fanatizm yarattığını düşünmüyorum.
-Drive burada sürpriz yapabilir.Malum şimdiden bir fenomene dönüştü.
…
Genel olarak toparlarsam benim aday tahminlerim:
The Artist
The Descendants
The Girl with the Dragon Tattoo
Harry Potter and the Deathly Hallows Part II
Hugo
Midnight in Paris
The Tree of Life
War Horse
Müge Dörtok
9 Aralık 2011 at 07:28
Moneyball filmi bugün vizyona giriyor, bu filmin ilk 10 da yer alması gerekmiyor mu? Fragmanlarını izledim ve bence yılın en iyileri arasında…