Dizi Eleştirisi
Homeland – 2. Sezon
(Okuduğunuz yazı yüksek dozda SPOILER içermektedir.)
Geçtiğimiz Eylül’de dağıtılan Emmy Ödülleri’nde yenilmez fatihimiz Mad Men’i tahtından ettiği için Homeland’e epey bozulmuştum doğrusu. Şimdi söyleyince çok saçma geliyor ama televizyonun en iyi iki dizisi arasında seçimimi her daim Mad Men’den yana kullanacağım konusunda şüphem yok. Homeland’in karakterlerini tanıtmak, anlatmak konusundaki başarıları tartışılamayacak olsa da Mad Men’in televizyondaki sinema niteliğinde tek iş olduğu kesin. Üstelik Homeland’in ikinci sezon finalini düşünürsek, Mad Men’in 2007’den beri hikayeyi uzatmak için böyle numaralara başvurmaya ihtiyaç duymadığına dikkat çekmek gerek. Tabi ikisi konuları itibariyle bambaşka noktalardalar. Mukayese etmek yanlış. Lakin sosyal medyada Mad Men’i izlememiş insanların, tarihin en iyi yazılmış dizilerinden biri yenilince çene yapmasına tahammül edemiyorum. Bu kendimi rahatlatma amaçlı satırlarımdan sonra gelelim Homeland’in 2. sezonuna…
Dizimiz bizi Carrie’nin (Claire Danes) tedavi sonrası ailesinin yanına yerleşip, CIA’den uzak durduğu ama istemeyerek de olsa kendisine ihtiyaç duyulan bir görev için sahaya geri döndüğü bir bölümle başladı. Ne yalan söyleyeyim, ilk bölümde Homeland’in ilk sezondaki hallerinden pek eser göremeyip hayıflanmıştım. Derken oyunculuğuna özellikle bu sezon tahammül edemediğim Damian Lewis’in canlandırdığı Brody’nin sırlarının sonunda su yüzüne çıkması ve CIA için çalışmak zorunda bırakılmasıyla işler epey keyifli bir hal almaya başladı. Hatta Brody’nin “I liked you Carrie.” cümlesine “I loved you.” diye cevap veren Claire Danes’in Homeland’in gelmiş geçmiş en güzel sahnelerinden birine imza attığını söyleyebilirim.
Bu tarifsiz aşkın ertesinde “Q&A” isimli, insanı delirtecek kadar iyi yazılmış bir bölüm izledik. Hatta zorlama oyunculuk konusunda rakiplerine taş çıkartan Morgan Saylor’ın karakteri Dana’ya bu bölüm itibariyle daha çok rol yazılmaya başlandı. Yeri gelmişken söylemek istiyorum, bu sezon Homeland’de en sevdiğim şeylerden biri de Brody’nin ailesinin kenara atılmayıp, hikayede çok güzel yerlerde kullanılmış olması. Dana ve sebep olmadığı bir trafik kazası için çektiği gereksiz vicdan azabını saymazsak Brody’nin eşi Jessica (Morena Baccarin) ve çocukları için, hikayeye olan katkıları bakımından, başarılı bir yıldı.
Homeland konuşup Saul Berenson’ı geçmek olmaz. Saul’ü olağanüstü bir şekilde canlandıran Mandy Patinkin’in bu yıl Emmy’ye aday olması şart. Hatta mümkünse Breaking Bad’in yıldızı Aaron Paul bir köşeye çekilsin de Patinkin’in tek bir bölümde dahi çıtası düşmeyen oyunculuğu ödüllendirilsin. Final sahnesindeki bakışı bile yeter. Mandy Patinkin, holla! Ama her güzelin bir kusuru vardır ya, işte Homeland’in kusuru da bana kalırsa finali. Bir bölüm evvel Abu Nazir’in öldürmesiyle adeta dizinin ana amacını yok eden senaristler, kaz gelen yerin kepenkleri kolay kolay kapatılmaz mantığıyla büyük ihtimalle Brody’yi doğru düzgün izlemeyeceğimiz, lakin “Tadında bırakmalılardı.” mantığı güdeceğimiz bir finale imza atmışlar. İşte en başta bahsettiğim, ucuz demekten çekindiğim numara bu final. Yorumlayamıyorum. Sadece yarattığı şok haricinde seyirciye zerre kadar katkısı olmayan ve hakikaten de sırf uzatmak amacıyla yazılmış bu finalden pek memnun olmadığımı söylemek istiyorum.
Kadroya yeni katılan Rupert Friend, finalde diziden ayrılan David Harewood, çok üstün körü anlatılan Dar Adal olarak F. Murray Abraham ve ikinci sezonda daha çok göreceğimizi düşündüğüm (ayrıca istediğim) Sarita Choudhury, Homeland’in başarılı ekibinde adı anılması gereken diğer oyuncular. Homeland, televizyondaki en iyi işlerden biri. Eğer bir zirve varsa Mad Men, The Good Wife ve Breaking Bad ile beraber orada olmayı hak ediyor. Ama geleceğinden umutlu muyum? Hayır. Yanılabilir miyim? Belki. Finali unutturacak kadar iyi bir sezon istiyor muyum? Kesinlikle. O zaman… Seneye görüşmek üzere.
En İyi Bölüm: Q&A (Bölüm 5)
Sezon Boyu Spotlight Ödülü: Mandy Patinkin (Saul Berenson)
Sezon Notu: A