Dizi Eleştirisi
Parenthood – 4. Sezon
(Okuduğunuz yazı yüksek dozda SPOILER içermektedir.)
Ardı arkası kesilmeyen sezon finallerine daha çok var ama televizyonun en samimi dizilerinden biri olan Parenthood, 15 bölüm sonrası 4. sezon finalini yaptı. Her yıl daha da kısalan bölüm sayıları sebebiyle kendini epey özletmeye başlayan dizimiz zannediyorum uzun zamandır hiç bu kadar iyi bir sezon geçirmemişti. Üçüncü sezonda Parenthood’un biraz düşüş yaşadığını düşünüyorum açıkçası. Ama Roswell, Boston Public, Friday Night Lights gibi pek çok başarılı dizinin altına imzasını atan Jason Katims, dördüncü sezonunda Braverman’ları göz pınarlarımızı kurutacak hikayeleriyle geri döndürmüş. Sanıyorum bugüne kadar mütemadiyen ağladığım ya da gözlerimin dolduğu bir başka dizi olmamıştı. 15 bölümün 15’inde de bize duygulanacak bir şeyler bırakan senarist ekip, yine seyircisine saldırmak yerine acı olayları oyuncularının performanslarına teslim etmiş. Öyle ki bu sezonun en önemli hikayesine sahip olan Kristina (Monica Potter) bile birkaç sahne haricinde yakalandığı kanserin acısını çıkaramadı.
Parenthood’la ilgili en çok sevdiğim şey de aslında başlarına çok olay geliyormuş gibi gözükse de yuva yıkan, ciğer parçalayan büyük trajedileri 4 yıl boyunca sadece 2 kez kullanmış olması. Geri kalanında izlediğimiz hikayelerin hepsi ise normal bir ailenin başına gelebilecek ufak anlaşmazlıklar, karı – koca arasındaki kavgalar ve anne baba olmanın zorlukları üzerine. Televizyon tarihinin hem en duygusal, hem de en içten projesi. Ron Howard’ın fitilini ateşlediği dizi ne yazık ki ödüllerde kendine pek yer bulamıyor. Ama bugüne kadar Parenthood’a başlayıp da bırakabilen kimse görmedim. Sürükleyici olması değil mevzu, sadece bir şekilde tanıdık gelen hikayeleri olabilecek en gerçek haliyle huzurlarımıza sunması. Bugüne kadar geçirdiği en iyi sezonun ikinci sezon olduğunu düşünmüşümdür Parenthood’un. Lakin bu yıl ikinci sezonun pabucunu dama atabiliriz.
Kısaca Braverman ailesinin beş hanesinden de bahsedelim istiyorum. Zeek (Craig T. Nelson) kendine bir uğraş bulup, ülkesine geri dönen askerleri topluma kazandırmak adına bir dernekte çalışmaya başladı. Buradan da tabii ki de hikayeye Ryan (Matt Lauria) adında bir karakter dahil oldu ve gördüğüm ilk anda delice bir tahmin yapıp yakıştırdığım Amber (Mae Whitman) ile de evliliğe gideceğini düşündüğüm bir ilişkiye başladılar. Hatta beşinci sezonun onaylanması durumunda şimdiden Amber’ın ne zaman hamile kalacağını tahmin etmeyi düşünüyorum. Camille (Bonnie Bedelia) için ise pek rol yoktu açıkçası bu sezon. Kristina’nın (Monica Potter) kanser sürecinde birkaç yardımı dokundu ama onun dışında göremedik kadıncağızı. Kristina ve ailesinin evine gelirsek… Sezonun en zengin hikayeleri bu evdeydi. Kristina’nın hastalığı, Adam’ın (Peter Krause) bu süreç ile olan mücadelesi, Max’in (Max Burkholder) hastalığını biraz olsun geride bırakarak ergenlikte attığı adamlar ve sezonun ilk birkaç bölümünden sonra üniversiteye başlaması sebebiyle bir anda kaybolan Haddie (Sarah Ramos). Haddie’nin Parenthood için ne kadar önemli olduğunu da giderken anladım. Hem havaalanındaki vedalaşma sahnesi, hem de annesinin hasta olduğunu öğrenmesi sonucu yaptığı sürpriz gözyaşlarımıza hakim olamamamıza neden oldu.
Sarah (Lauren Graham) bir türlü yakıştıramadığımız nişanlısı Mark (Jason Ritter) ile ilişkisi bitince kendini Hank’in (Ray Romano) kollarında buldu diyebiliriz. Tabii senaristler Sarah’ya yine de huzur vermediler. Sezon finalinde iki erkeği de bir anda kaybetti. Dört sezondur doğru adamı arayıp duruyor pek sevdiğimiz Lauren Graham. Mümkünse artık bu işi bitirebilir miyiz? Evlensin de biz de Parenthood fanları olarak sevinelim. Drew’a (Miles Heizer) gelirsek… Heizer’ı daha önceki sezonlarda hiç sevmediğimi belirtmiştim. Ama gözümüzün önünde büyüyen genç aktör bu yıl küllerinden doğdu. Drew’a yazılan tüm zor sahnelerin ve olayların üstesinden geldi. Julia (Erika Christensen) ile Joel (Sam Jaeger) cephesinde ise büyük bir Victor (Xolo Mariduena) problemine şahit olduk. İkinci bir çocuk istemelerine rağmen sağlık problemleri sebebiyle doğuramayan Julia, geçtiğimiz sezonun sonunda Victor ile ilk tanışmasını gerçekleştirmişti. Dördüncü sezonda ise Victor’un kendini ailenin bir parçası olarak hissetmek için elinden geleni yaptı. Hatta bu uğurda kendisini bile sorguladı Julia. Neyse ki sezon finalinde neredeyse tüm karakterlere olduğu gibi, Julia’ya da mutlu bir son yazılmıştı. Son olarak bir de Crosby (Dax Shepard) var ki Parenthood’un en sevmediğim, hatta mümkünse diziyi terk etmesini beklediğim karakteri. Genizden konuşarak yine var olduğu tüm sahnelerde canımı sıktı Shepard. Doğru düzgün bir hikayesi de yoktu açıkçası. Kayınvalidesinin ekonomik problemler sebebiyle yanlarına taşınması Jasmine (Joy Bryant) ile aralarını açar gibi oldu sadece.
Parenthood’un sezon finalinden çok keyif aldığımı söyleyemem. Özellikle son sahneler fazla tahmin edilebilir, fazla sıkıcıydı. Dizinin bizi şaşırtıp ağlatmasına o kadar alışmışız ki herkesi mutlu bir yüzle uğurlamak garip geldi. Gerçi Sarah’ya yine yapacaklarını yaptılar. Diyorum ya, senaristler huzur vermiyor kendisini. Bunun haricinde harikulade bir sezon geçirdi Parenthood. Uzun süreli yayın hayatına şaşıranlar diziyi izlese, tüm büyük projelere rağmen nasıl ayakta durduğunu iyi anlarlar. Tek istediğim beşinci sezon onayını acilen alması. Son gelen haberlere göre NBC, dizinin reytinglerinin artması ve bu sezonun aldığı iyi tepkilerden mutluymuş. Umarım tez zamanda beşinci sezonun haberi gelir de Whitman’ı gelinlik giydiği halleriyle görürüz.
En İyi Bölüm: There’s Something I Need to Tell You… (Bölüm 5)
Sezon Boyu Spotlight Ödülü: Monica Potter (Kristina Braverman)
Sezon Notu: A-