Dizi Eleştirisi
Shameless – 4. Sezon
2011 yılında Showtime’da start alan Shameless, esasında İngiliz televizyonlarından çıkma bir projenin uyarlaması. Hatta İngiliz versiyonu da 11 sezon sonra daha geçtiğimiz yıl finalini yaptı. İlk başladığında televizyon çevrelerinde büyük yankı uyandıran ve adına yaraşır eylemleriyle dur durak tanımayan Shameless, kim ne derse desin ikinci ve üçüncü sezonlarında büyük bir gerileme yaşadı. Dizi karakterlerinin duygusal gelişimlerini bir kenara atıp daha gürültücü, daha provoke edici bir tarz benimsedi. Gallagher ailesinin sorunlu çocukları küçük vandalistlere ve seks bağımlılarına dönüştü. O yüzden, özellikle geçtiğimiz sene, Shameless’ı izlerken epey isyan etmiş ve üçüncü sezonla ilgili yazımda da bunu tekrar tekrar belirtmiştim. Ama bu senenin birbirinden başarılı bölümleri sonrası söylediğim her şeyi yutmaya, tükürdüğümü yalamaya tamamen hazırım.
Shameless, dördüncü sezonunda adeta küllerinden doğdu. Komediye verilen ağırlık biraz olsun azaltılıp işin drama boyutuna odaklanıldı. Sıra sıra gidecek olursak… Fiona’nın (Emmy Rossum) bir noktada fire vereceğini ve hayatını kendi kendine alt üst edeceğini zaten tahmin ediyorduk. Yalnız ben bu yıkım sonrası Fiona’nın kendisini babasıyla kıyaslayacak kadar derin bir kuyuya düşeceğini, kardeşlerinin kendisine belli belirsiz bir cephe alacağını pek akıl edememiştim. Rossum’un yıllar sonra gelen ölçülü oyunculuğu sayesinde izlenmesi epey keyifli bir karaktere dönüştü bu sezon. Justin Chatwin’in eksikliğinin de büyük payı var bunda. Steve karakteri dizideyken, ne yazık ki Fiona’yı tanıyamıyor ve nevrotik ruh haliyle muhattap olmak zorunda kalıyorduk. Yalnız sezon finalindeki o sürpriz sahnenin devamı gelecekse, beşinci sezonda da epey başımız ağrıyacağa benziyor.
Lip (Jeremy Allen White) ise hem ablasının açıklarını kapatmak, hem de eğitim hayatıyla mücadele etmek zorunda kaldı. Oda arkadaşının sevgilisiyle olan münasebetinin, Karen (Laura Wiggins) ve Mandy (Emma Greenwell) sonrası toparlanmasına yardımcı olmasını umuyorum. Kardeşlerin büyükleri pastadaki büyük paylarını yemeye devam ederken, bu yıl Carl (Ethan Cutkosky) ve Debbie’nin (Emma Kenney) de birer adım öne çıktığına şahit olduk. İki küçük karakterin de hayatına giren şaibeli romantizm birkaç enteresan Shameless sekansı izlememize yardımcı oldu. Yalnız ne yalan söyleyeyim, ne Debbie ne de karakteri canlandıran Emma Kenney’ye pek tahammülüm yok. Bir noktada Justin Chatwin gibi alıp götürülmesini bekliyorum. Belki o zaman bu ergenlik dozajı biraz azalmış olur.
Sezonun ilk yarısında yerinde yeller esen Ian (Cameron Monaghan) ise Mickey’nin (Noel Fisher) öne çıkması haricinde pek katkıda bulunmadı dördüncü sezona. Biliyorsunuz, geçtiğimiz yıl Mickey’nin babası bu ilişkiye el atmıştı. Hamile bıraktığı Svetlana (Isidora Goresther) ile evlenmek zorunda kalan Mickey, özellikle gay olduğunu tüm dostlarına ve ailesine açıkladığı sahnede unutulmaz anlara ev sahipliği yaptığı. Karakteri canlandıran Noel Fisher’ın sezonun en iyilerinden biri olduğuna şüphe yok. Ne ilginçtir ki William H. Macy dizinin başrollerinden biri olmasına rağmen tüm bu “hastalık” mevzusu yüzünden biraz geri planda kaldı. Ama bir yandan da yeni ortaya çıkan kızı Sammi (Emily Bergl) ve hasta yatağında Sheila (Joan Cusack) ile yaptığı evlilikle gündemden düşmemeyi de başardı. Yine de Frank’i daha ılımlı bir geleceğin beklediğini düşünüyorum. Artık iyice büyüyen çemberdeki her karakterin iniş çıkışlarıyla muhattap olduğumuz için Frank’in garipliklerine sıra gelmiyor.
Esasında daha konuşulacak çok şey var. Veronica (Shanola Hampton) ile Kevin’ın (Steve Howey) bebeklerinden tutun da Fiona’nın hayatlarını mahvettiği insanlara kadar. Ama bu kadarı yeterli olmuştur diye umuyorum. Efendim özetle, beşinci sezon onayını alan Shameless tarihinin en güzel yılını geçirdi. Bu sezon her bölümünü büyük bir zevkle, hatta bitmemesini dileyerek izledim. Bugüne kadarki en dramatik sezon olmasına rağmen Emmy’de artık komedi dallarında yarışacaklarmış bu arada. Sanırım ödüllere aday olmayı hak ettiklerinin ve komedide daha çok şanslarının olduğunun farkındalar. Tahmin ediyorum diziyi izlemeyen kimse kalmadı. O yüzden önermekle vakit kaybetmeyeceğim. Bir sonraki Sezon Günlükleri‘nde görüşmek üzere.
En İyi Bölüm: Lazarus (Bölüm 12)
Sezon Boyu Spotlight Ödülü: Noel Fisher (Mickey Milkovich)
Sezon Notu: A