Dizi Eleştirisi
Houdini (Mini Dizi)
Her ne kadar okuyucuların bir kısmı dizilere eskisinden daha fazla zaman ayırmamdan şikayet etse de benim henüz TV’nin altın çağını yalnız bırakmaya niyetim yok. Dolayısıyla da izlediğim her şeyi er ya da geç sizler için Oscar Boy’da yazmaya gayret ediyorum. Bu yıl Emmy öncesi kendimi mini dizi ve TV filmi mücadelelerine de hazırlamak istediğim için sezonun kayda değer projelerine de göz gezdirme niyetindeyim. The Honourable Woman ile açtığımız mini dizi sezonunu bugün Houdini ile devam ettireceğiz. History Channel’da ekrana gelen yapım, adından da anlaşılacağı üzere ünlü illüzyonist Harry Houdini’nin hayatını anlatıyor. Yalnız geleneksel bir anlatım tarzı seçmek yerine çoğu zaman kronolojik sırayı takip etmeyerek ve enteresan kurgu oyunlarından yararlanarak göz boyuyor.
Lifetime ve History Channel her yıl birden fazla biyografiyi ekrana getirdiği için artık aralarından özellikle özgün olmayı başaranlar sıyrılabiliyor artık. Aynı zamanda bir “kaçma ustası” olarak tanınan Harry Houdini’nin hayat hikayesinde ise bu özgünlüğü yakalamak için inanılmaz bir gayret mevcut. Sadece iki bölümden oluşan yapımın özellikle ilk parçasında bir buçuk saatlik süreç boyunca ilk sahnede gösterilen olaya bağlamaya çalışıyor Houdini bizi. Bu tarz idealist ve işine körü körüne bağlı insanların anlatıldığı her türlü film ya da dizide gördüğümüz gibi tabii ki de Houdini’nin evliliği de illüzyona olan tutkusundan nasibini alıyor. Hatta öyle ki bir sahnede eşi olarak izlediğimiz Kristen Connolly, “Benimle sırf kutuya sığabildiğim için evlendin, öyle değil mi?” diye soruyor. Ara ara karakterler çok karikatürize edilse de çaktırmadan tüm derdini anlatmayı başarıyor Houdini.
Dizinin yıldızı kesinlikle Adrien Brody ve birkaç teknik dalla birlikte adaylık alabilecek tek isim. Uzun süredir doğru düzgün bir performansını izleyemediğimiz Oscar ödüllü aktör, aklınızı oynatacak çirkinlikteki saç modeliyle Harry Houdini’ye güzel bir yorum getirmiş. Eşi olarak izlediğimiz rol arkadaşı Kristen Connolly’nin de kendisine ayak uydurduğu söylenebilir. Belki üzerine biraz daha düşünüldüğü ve emek harcandığı hissedilse Evan Jones’a da bir şeyler çıkabilirdi; ama şu durumda Houdini’nin asistanı olarak izlediğimiz aktöre filmde birkaç satır yazdıkları için bile şükreder haldeyiz. Bu arada Jones’un bana Dominique Pinon’u hatırlattığını da eklemeden geçemeyeceğim.
Dizide beni en çok rahatsız eden şey John Debney’nin gürültü niteliğindeki müzikleri oldu. Açıkçası ne öyküyle bağdaştırabildim, ne de Houdini’nin kimliğiyle. Debney tarafından bestelenen parçalar o kadar agresif ki çoğu zaman oyuncuların ne dediğini dahi duyamıyorsunuz. Karl Walter Lindenlaub imzalı sinematografi ise bir nebze o dönemin atmosferini yaşatıyor. Daha evvelden Lionsgate’in bir sinema filmi olarak düşündüğü, fakat sonunda 4 saate yakın bir mini dizi olarak ekrana gelen Houdini’nin yönetmen koltuğunda ise Der Baader Meinhof Komplex ile tanıdığımız Uli Edel oturuyor. Daha evvelden Hollywood semalarına uğramayan Edel, Kanada yapımı bu projeden de alnının akıyla çıkmayı başarmış.
Anlattıklarından çok nasıl anlattığıyla derdi olan bir mini dizi olmasına rağmen Houdini seyircine keyifli saatler yaşatıyor açıkçası. En azından artık içimizin bayıldığı duygusal biyografilerden biri değil. Adrien Brody’nin The Pianist’den bu yana sayılı iyi performanslarından birini içermekte ayrıca. Emmy’ye kadar kendisine rakip çıkar mı bilemiyorum; ama şimdilik ideal bir aday adayı gibi gözüküyor. İzlemenizi önermeyeceğim. Sadece Adrien Brody fanlarının tereddüt etmesine gerek yok, öyle diyeyim. Bir başka Sezon Günlükleri yazısında görüşmek üzere.
En İyi Bölüm: Part 1 (Bölüm 1)
Sezon Boyu Spotlight Ödülü: Adrien Brody (Harry Houdini)
Sezon Notu: B-