Dizi Eleştirisi
Shameless – 5. Sezon
Rötarlı bir Sezon Günlükleri yazısı daha… Mayıs ayına yaklaştıkça 2014/15 televizyon sezonunun ciddi ciddi kapanacağını daha iyi anlamaya başladım. Kendi ödüllerimiz, Emmy’ler ve bir iki eleştirmen birliğinin seçimlerinin haberini yapıp yaz itibariyle yepyeni denizlere yelken açacağız. Ama tabii öncesinde Shameless, Better Call Saul, Fresh off the Boat gibi sezonunu tamamlamış dizilerden bir bir bahsederek görevimi yerine getirmem şart. Bugün Birleşik Krallık’da uzun yıllar boyunca başarılı bir grafik elde ederek, sinema dünyasına James McAvoy’u emanet eden Shameless’ın Amerika versiyonunu konuşacağız bugün. Geçtiğimiz haftalarda Showtime ekranlarında beşinci sezonunu deviren yapım hatırlarsanız son Emmy döneminde dramadan komediye geçiş yapmıştı. Her ne kadar ATAS yarım saatlikleri komediye, yarım saatten uzun olan dizileri dramaya sıkıştırmaya çalışsa da Shameless’ın itirazı kabul olmuş ve tıpkı geçen yıl gibi komedide yarışacakmış, onu da ekleyeyim. Bu arada unutmadan Shameless’ın altıncı sezon için onayını çoktan aldığı haberini de verelim.
Televizyon tarihinin en disfonksiyonel ailesi, Gallagherlar’ı huzurlarımıza sunan Shameless yıllar içinde öyle güzel bir formül tutturdu ki özellikle üçüncü sezondan sonra artık neyle karşılaşırsak karşılaşalım ağzımız açık bir şekilde ekrana bırakmayı bıraktık. Ki zaten üçüncü sezondan sonra da dizi bir anda direksiyonu kırıp dramatik ağırlığı oldukça yüksek bir anlatım benimsemeye başladı. Artık her bölümde “Ne olacak bizim bu halimiz?” diye etrafa bakınan bir adet Fiona Gallagher ve büyüdükçe nasıl da zor bir çocukluk geçirdiğini anlayan diğer kardeşlerinin afallamalarıyla başbaşa kalıyoruz. Beşinci sezonda da tüm karakterlerine yeni birer hikaye emanet ederek gündemi meşgul tutmayı başarmış Shameless senaristleri. Gallagher malikanesinde (?) dertler tabii ki de bitmiyor.
Fiona’nın meşhur “kokain” olayından sonra nasıl toparlayacağını merak ederken Jimmy (Justin Chatwin) sonrası hayatına giren Sean (Dermot Mulroney) ve Gus (Steve Kazee) sayesinde yine düşe kalka yolunu bulmayı başardı. Artık karşımızda evli, her ne kadar eşine karşı olan sorumluluklarından haberi olmasa da düzenli bir hayatın hasretini tutan bir Fiona var. Yaşadığı hastalık ve ameliyatlar sonrası aynı rezilliklerine kaldığı yerden devam etmeyi tercih eden Frank (William H. Macy) ise Sheila (Joan Cusack) onu kapı dışarı ettikten sonra bir anda ortaya çıkan kızı Sammi (Emily Bergl) ile zorlu bir savaşın içerisinde buldu kendini. Türlü eziyetler gördükten sonra da Bianca (Bojana Novakovic) ile ufak bir maceranın peşine takıldı. Gerçi tahmin edebileceğiniz üzere, Frank’in ufak mutluluğu da uzun sürmedi ve sezon finalini göremeden nihayete kavuştu.
Beni bu sene asıl heyecanlandıran ise hiç kuşkusuz Lip’in (Jeremy Allen White) hikayesiydi. Ian’ın (Cameron Monaghan) annesi gibi bipolar olduğunu öğrendikten sonra kardeşi için endişelenen ve eve gelen Lip’in zaten iki farklı dünyanın da parçası olduğunu önceki sezonlarda anlamıştık. Ama bu yıl attığı her adımda, ağzından çıkan her sözde artık bir Gallagher gibi yaşamaktan nasıl bıktığını ve onun için açıldığına inanmadığı kapıları aralayıp fırsatları değerlendirmek istediğini daha iyi anladık. Helene (Sasha Alexander) ile olan ilişkisi Shameless’ın klasik libido kontenjanını doldurmak üzere kullanılıyor, orası belli. Ama benim asıl merak ettiğim Lip’in bu aileden kendini kurtarıp nasıl bir hayat kuracağı. Bu arada hazır Ian’a da değinmişken dizinin yine en başarılı performansını Ian’ın belalısı Mickey olarak izlediğimiz Noel Fisher’ın verdiğini söyleyebilir miyiz? O ve Jeremy Allen White’ın en az William H. Macy kadar Emmy adaylığı hak ettiği konusundaki ısrarımı sürdüreceğim.
Yazıyı kapatmadan diğer iki Gallagher’a değinmeden de olmaz. Yan komşular Kev (Steve Howey) ve V (Shanola Hampton) manasız bir anlaşmazlık yüzünden tüm sezon boyunca canımızı sıkmasına rağmen, dizinin belki de en itici karakteri olan Debbie’nin de (Emma Kenney) artık büyüdüğünü görmek güzel. O da tıpkı ağabeyi Lip gibi ailesinden kopmak için erken yaşta hamile kalmayı bile göze alır hale gelmiş durumda. Carl’ı (Ethan Cutkosky) ise ne yazık ki sezonun başında hapse yolladık. Umuyorum altıncı sezonda bir yolunu bulup hikayeye dahil ederler. Özetle beşinci sezonun oldukça keyifli geçtiğini ama sezon finalinin ağızlarda acı bir tat bıraktığına dikkat çekmek istiyorum. Eğer bu kaliteyi korurlarsa ben Shameless’ın 10 sezon daha izlerim. Kaldı ki orijinal versiyonu da 2013 yılında 11. sezon ile veda etti televizyonlara. Bakalım Amerikalı Gallagherlar’ın ekran ömrü ne kadar sürecek.
En İyi Bölüm: A Night to Remem… Wait, What? (Bölüm 4)
Sezon Boyu Spotlight Ödülü: Noel Fisher (Mickey Milkovich)
Sezon Notu: A-