Dizi Eleştirisi
Better Call Saul – 1. Sezon
Oscar Boy’u uzun süredir takip edenler ve tabii ki Twitter’daki veryansınlarıma şahit olanlar bilir, Breaking Bad’in hayranı değilim. Hatta temponun yükseldiği dördüncü sezona gelene kadar da epey can çekiştim. Fakat son sezonlarında geçtikleri yükseliş, karakter gelişimi adına pek çok diziye ve filme ders verecek yetiye sahip olmalarını da es geçecek değilim. Tabii ki de Mad Men karşısında ödül alan her türlü dramaya garezim var; fakat iş True Detective ile Breaking Bad’i karşılaştırmaya geldiğinde Vince Gilligan’ın dizisi ödül aldı diye de isyan edecek halim yok. Bir yanda 1-2 seneye adı dahi hatırlanmayacak durgun bir polisiye, diğer yanda ise televizyon tarihine geçecek birden fazla bölümü seyirciye armağan etmiş bir fenomen var. Lakin ne yalan söyleyeyim, son virajda Breaking Bad tufanına dahil olmama rağmen Better Call Saul adında bir spinoff yapılacağını öğrenince pek de umursamadım. Benim için Bob Odenkirk’ün canlandırdığı Saul Goodman hep Breaking Bad’in en ilgi çekici olmayan parçasıydı. Ama yanılmış olmaktan dolayı çok mutluyum. Çünkü AMC’nin ilk yıllarında tökezleyen Breaking Bad’inin aksine Better Call Saul bomba gibi bir ilk sezonla harika bir başlangıç yaptı.
Better Call Saul, her tutuştuğunda Walt’un bir taraflarına kurtaran meşhur avukatın sadece “Heisenberg”le olan münasebetini değil, henüz üstüne çamur sıçratmadan evvel nasıl bir adam olduğunu anlatıyor. “Heisenberg”lü döneme kadar da daha önümüzde uzun yıllar olacak gibi. Dışarıdan baro sınavlarına hazırlanıp bir anda avukatlık diplomasını eline alan Jimmy (nam-ı diğer Saul), ağabeyi Chuck’ın (Michael McKean) psikolojik problemleriyle boğuşurken bir yandan da hayata tutunmaya, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Aralarındaki çekimi en aptal izleyicinin bile görebildiği Kim (Rhea Seehorn) ile olan münasebeti, ağabeyinin de ortak olduğu şirketin ortaklarından Howard’ın (Patrick Fabian) varlığı sebebiyle belirsizliğini korumaya devam ederken, saf bir adam olarak işe başlayan Jimmy’nin yavaştan nasıl törpülendiğini, Saul Goodman’a dönüştüğünü izliyoruz. Her türlü ahlaki kuralı göz önünde bulundurarak hayatını devam ettirirken hayatın ona vurduğu darbelerle Jimmy, Breaking Bad’de tanıdığımız şeklini alıyor.
Daha ilk iki bölümünde ciddi anlamda büyük bir beklenti yaratmayı başardı Better Call Saul bende. Breaking Bad’le tek ortak noktasının Bob Odenkirk olacağını düşünmüştüm; fakat oradaki rolüyle Emmy’ye aday olmayı başaran Jonathan Banks’i de dahil etmişler kadroya. Tamamen yabancı bir evrende değiliz kısacası. Fazla yaygaracı olduğu için kendime hep uzak tutmayı tercih ettiğim Odenkirk, Better Call Saul’da harikalar yaratıyor ve ticari zekasını hayatının her alanında kullanmaktan çekinmeyen Jimmy olarak televizyonun seyri en keyifli karakterlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Eğer ki Bryan Cranston’ın Emmy’de oluşacak boşluğu Odenkirk tarafından doldurulmaz ise büyük bir haksızlık cereyan etmiş olur diye düşünüyorum. Üstelik sadece Cranston değil, Matthew McConaughey ve Woody Harrelson ikilisinden boşalan adaylıklar da var. Umuyorum Odenkirk bu fırsattan yararlanmayı başarır ve Emmy yarışındaki yerini alır.
Peki neden Better Call Saul’un ilk sezonu Breaking Bad’in ilk sezonuna göre daha iyi? Bunun cevabı oldukça açık. Yıllar içerisinde pişen ve iyi hikaye anlatıcısı olmanın formülünü çözen Vince Gilligan artık hayranlık yaratan bir kaleme sahip. Olayları o kadar büyük bir ustalıkla inşa ederek önümüze koyuyor ki her türlü ayrıntının altın değerinde olduğunu 10 bölüm tamamlandığında tam olarak kavrıyorsunuz. Bu arada dizi start almadan evvel Better Call Saul’un 13 bölümden oluşması beklenen ikinci sezon onayının da verildiğini ekleyeyim. Ki bence bu başarının başlangıcı. Gilligan eğer ki hikayesini Breaking Bad’den daha uzun bir süreye yaymak ister ise AMC’nin bunun itiraz etmeyeceğine eminim. Yani Jimmy ve onun Saul Goodman’a dönüşmesine sebep olan herkesi evlerimize biraz daha konuk edeceğiz gibi gözüküyor.
Bu arada Breaking Bad’i hiç denememiş olanların da hikayeyi anlamama korkusu olmasın. Çünkü iki dizi arasındaki ortak noktalar sadece karakterlerle alakalı. Evet satır aralarında saklı ufak göndermeler dikkatinizi çekmeyebilir; fakat bunların da Better Call Saul’daki ana olay örgüsüyle pek alakası yok zaten. Ben bir Vince Gilligan projesine göğsümü gere gere yüksek not vererek biraz daha gönüllendireyim henüz Better Call Saul’u denemeyenleri. AMC’nin Mad Men ile iyice boşalacak drama kanadı için şimdiden tahta oturmaya aday bir dizi var ne de olsa karşımızda. Ekran süresinin bol olması, Bob Odenkirk’ün tez zamanda ödüllerle buluşması dileğiyle diyelim. Bir sonraki Sezon Günlükleri yazısında görüşmek üzere…
En İyi Bölüm: Pimento (Bölüm 9)
Sezon Boyu Spotlight Ödülü: Bob Odenkirk (Jimmy McGill / Saul Goodman)
Sezon Notu: A