The Americans – 3. Sezon

Matthew Rhys, Holly Taylor ve Keri Russell

Bugün Sezon Günlükleri‘nde geç başladığım için epey pişman olduğum bir diziyi konuşacağız. Geçtiğimiz yaz artık The Americans’la ilgili iyi eleştirilerin cazibesine daha fazla dayanamayarak başına oturdum ve hayatımın en güzel saatlerini geçirdim. Bu sene de üçüncü sezonu yetiştiğim için hafta hafta takip etme imkanım oldu. Bu yüzden Oscar Boy’da ilk kez The Americans’la ilgili bir şeyler karalamış olacağım. FX’in giderek güçlenen elinin Louie ile birlikte en kıymetlilerinden biri olmasına rağmen ne yazık ki kanalın drama ağırlıklı mini dizileri (American Horror Story ve Fargo) kadar değer görmüyor Emmyler’de. Ama aşamadıkları Emmy barajına rağmen ödüllere boğulan pek çok dramayla boy ölçüşecek kadar kuvvetli bir senaryosu olduğunu söylemek gerek öncelikle. Üstelik televizyondaki en iyi oyuncu kadrolarından birine sahip.

The Americans ilk sezonunda sıradan bir Amerikalı aile gibi davranan iki KGB ajanımızın ilişkisine odaklanmıştı. Görev devam etse de yıllardır birlikte olan Elizabeth (Keri Russell) ve Philip’in (Matthew Rhys) arasındaki anlaşmazlık kısa süreli bir ayrılığa kadar uzandı. İkinci sezonda ise tehlikeli sularda yüzerken izledik bu ikiliyi. Neredeyse yakalanıp, daha evvelden büyük sorunlar yaşadıkları yeni üstleri Claudia (Margo Martindale) ile birlikte hareket etmek zorunda kaldılar. Bu yıl ise iş tamamen renk değiştirdi. Evin kızı Paige’in (Holly Taylor) ebeveynleri ile ilgili şüpheleri su yüzüne çıkmaya başladı ve teşkilatın da ısrarıyla Paige gerçekleri öğrendi. Sezon finalinden hiç bahsetmeyeceğim; çünkü sürprizini kaçırırsam diziye yeni başlayanlar gerçekten yaratılan o gerilimden zevk alamayabilirler. Ama bundan böyle bir figüran gibi oradan oraya dolanan Paige’in büyük çerçeveye bir şekilde sıkıştırılacağına eminiz.

Keidrich Sellati, Matthew Rhys, Holly Taylor ve Keri Russell

Tabii The Americans sadece Jennigs ailesinden oluşuyor da denemez. Yan komşuları Stan’in (Noah Emmerich) hem iş, hem de özel hayatında aşmak zorunda kaldığı engebeler de bu sezon gündemi epey meşgul etti. Ben Nina (Annet Mahendru) ile aralarındaki ilişkiyi izlemekten pek keyif alıyordum; fakat ikinci sezonun ardından Stan ve Nina ikilisinin de bir daha bir araya gelmeyeceğini anlamış olduk. Geçtiğimiz yıllarda başarılı oyunuyla hep rol çalmayı başaran Nina, bu yıl da sahneleri epey az olmasına rağmen yine The Americans’ın esas iki karakterinden sonra en çok dikkatimizi çeken isim oldu. Umuyorum gelecek bölümlerde bir şekilde Jenningsler ile yolları kesişir de The Americans’ın sadık izleyicileri olarak bizler de zevkten dört köşe oluruz.

Ve unutmadan Martha’nın (Alison Wright) adını da analım. O da tıpkı Nina gibi rolünün daha azalacağını hissettiren bir yola girdi üçüncü sezonda. The Americans’ın senaristleri Martha’nın öğrendiği gerçeklere verdiği tepkileri henüz bize göstermedi. Fakat onun da tıpkı Paige gibi yankı uyandıracak birkaç hamle yaparak suları bulandıracağına eminim. Yıllardır görevlerini başarılı ile yürütmekte olan Elizabeth ve Paige’in içine düştüğü bu kapan yaşlandıkça gelen duygusallıktan kaynaklanıyor olsa gerek. Bakalım yeni misyonlar hayatlarını daha ne kadar karıştıracak.

Frank Langella ve Matthew Rhys

Margo Martindale sonrası bu yıl da Frank Langella’yı konuk oyuncu olarak ağırlayan The Americans’ın yakin bir tarihte iptal olacağını pek sanmıyorum. FX zaten reytinglere göre hareket eden bir kanal değil. Her yıl kaliteyi biraz daha yükselltikleri için ilk sezonuyla parlayıp sonrasında çok kan kaybeden pek çok diziden daha çok hak ediyorlar ekranda yer almayı. Nitekim dördüncü sezon onayı da geçtiğimiz ayın son haftasında geldi. Hala izlemeyen pek çok insan olduğunun farkındayım. O yüzden Homeland kadar ünlü olmamasına rağmen Homeland’den daha çok zevk vereceğine emin olduğum The Americans’a mutlaka başlayın diyorum. Umarım bir gün Matthew Rhys ve Keri Russell’ın oyunculukları da Emmy tanrıları tarafından görülür.

En İyi Bölüm: Stingers (Bölüm 10)
Sezon Boyu Spotlight Ödülü: Keri Russell (Elizabeth Jennings)
Sezon Notu: A