Takip et

Eleştiri

I’ll See You in My Dreams

tarihinde yayınlandı.

I'LL SEE YOU IN MY DREAMS

Yönetmen: Brett Haley | Oyuncular: Blythe Danner, Martin Starr, Sam Elliott, June Squibb, Rhea Perlman, Mary Kay Place, Malin Akerman | Senaryo: Brett Haley ve Mark Basch | 92 dakika | Drama, Komedi


ill_see_you_in_my_dreams

Oscar sezonuna adım adım yaklaşmaya başladık. Filmekimi’nden evvel yılın ilk yarısında ABD’de prömiyerini yapmış ve bizim ancak yeni yeni izleyebildiğimiz, ödül iddiası olan yapımları tüketme vakti geldi. Zaten Venedik, Telluride ve Toronto’daki festivallerin start almasıyla birlikte zamanı tutamadığımız uzun bir sürece gireceğimizden bu ufak nefes alma molası iyi gelecek gibi hissediyorum. Sundance’e görücüye çıktıktan sonra seyirci karşısında iyi performans gösteren I’ll See You in My Dreams, Mayıs gibi vizyondaki yerini aldı Amerika’da. Kısa sürede oyuna yeni katılan dağıtım şirketi Bleecker Street, film için bir Oscar kampanyası yapacaklarını duyurdu. Gwyneth Paltrow’un aktris annesi Blythe Danner televizyonda pek çok başarılı işe imza atmış olsa da köklü filmografisine prestijli bir film adaylığı sığdırmayı başaramamıştı. I’ll See You in My Dreams sonunda Danner’ın kaderinin değişmesine yardımcı olmaya çalışacak. Film şu an Akademi üyelerine gönderilen ilk screener’a sahip. Aramıza yeni katılanlar için hemen ufak bir açıklama yapalım: Screener, ödül mevsimi süresince adını anacağımız bir film kaydı. Yani dağıtım şirketlerinin filmleri oy alabilsin diye adayları belirleyen kurumlara gönderdiği DVD de diyebiliriz. Ve yakın tarihte Akademi’ye gönderilen ilk screener olmanın ekmeğini bir adet Demian Bichir bulunmakta elimizde. O yüzden her daim bu “ilk olma” muhabbetini tahmin yaparken göz önünde bulundurmakta yarar var.

Sam Elliott ve Blythe Danner

Sam Elliott ve Blythe Danner

Ödül sezonunu bir kenara bırakıp filmimize dönecek olursak… I’ll See You in My Dreams, beyazperdede çok sık görmediğimiz bir yaş aralığında geçen romantizme odaklanıyor. 20 sene evvel eşini bir uçak kazasında kaybetmiş olan Carol hayatının iplerini elinde tutmak için yakın arkadaşlarının aksine bir huzurevine yerleşmeyerek kendi evinde monoton günlerini tamamlamaya gayret etmektedir. Kızı uzakta olduğu için Carol’ın poker partileri haricinde sosyalleşebildiği tek bir an dahi yoktur. Dahil olmaktan memnun olduğu düzeni önce evinin havuzunu temizlemek için gelen genç adam ile bozulur. Ardından nereden geldiği belli olmayan sıçan kafasını dışarı uzatmadığı yuvasından onu iteler. Tüm bunların üzerine ne istediğini bilen bir adamla tanışınca Carol hala bir şeyler için geç olmadığını fark ederek kalbinin sesini dinlemeye başlar.

Hollywood’un söz konusu aktrisler olduğunda yaşa olan takıntısını anlamak çok güç değil. Ne yazık ki 50’sini (hatta neredeyse 40’ını) aşan her aktris kaliteli bir rol bulmakta zorlanıyor. Blythe Danner’a emanet edilen Carol karakterinin de bu tarz rollerde akla gelen ilk isim, Meryl Streep’e götürülmemiş olması çok sevindirici. Çünkü o yaş aralığındaki tüm doygun karakterler Streep’in eline düşüyor. I’ll See You in My Dreams, 72 yaşındaki Danner’ın ufak aşk macerasını anlatmakla yetinmeyip bir de üzerine hikayenin merkezindeki karakterin yatak odasının kapılarını da aralamış. Hatta finale doğru Martin Starr ve Blythe Danner gibi aralarında epey yaş farkı olan iki oyuncu arasında belli belirsiz bir cinsel tansiyon yaratmaktan da çekinmiyor. Tabii suları daha fazla bulandırmak istemeyen senaristler Marc Basch ile Brett Haley (kendisi aynı zamanda filmin yönetmeni), bu çekimi ufak bir sarılmayla sonlandırarak “Belki başka koşullar altında tanışmış olsak her şey farklı sonuçlanabilirdi.” mesajı vererek kenara çekiliyor.

June Squibb

June Squibb

I’ll See You in My Dreams daha evvel uygulanmamış formüllerin can bulduğu bir romantik komedi değil. Hatta filmin dramatik ağırlığını düşününce komedi kısmının geri planda kaldığı bile söylenebilir. Ama casting sırasında alınan doğru kararlar sayesinde seyri keyifli dinamikler yaratılmış. Örneğin filmin dört kadın arkadaşı her sene 5-10 film çekmesini istediğimiz aktrislerden oluşuyor ve çoğu büyük bütçeli Hollywood projesinin yapamadığını, karakter oyuncusu olarak tanıdığımız bu dört şahane isim kendi başlarına hallediyor. Filmin en büyük başarısı da bu bana kalırsa. Zaten ayakları yere sağlam basan inandırıcı bir öyküyü anlatırken aynı zamanda da samimi bir atmosfer yaratabilmeyi başarmışlar. Yüreğinizin sızladığına, bazen suratınıza koca bir gülümseme kondurduğuna şahit oluyorsunuz I’ll See You in My Dreams’in. 2 haftada senaryosu yazılıp, 18 günde çekilmiş bir film için büyük sorumluluklar alıyor gibi gözükmesine rağmen görevini başarıyla yerine getiriyor.

Blythe Danner için kariyerinin en iyi performansını verdiğini iddia etmeyecek tek bir kişi olduğunu dahi sanmıyorum. Ortalama işlerle dolu koca bir filmografinin pik yaptığı noktaya bakıyorsunuz şu an. Biliyorum şimdilik Oscar ihtimallerinden bahsetmek için çok erken. Hatta filmin küçük olması ve yanlış pazarlama sebebiyle yeteri kadar adını duyuramamış olması da sıkıntı. Fakat yazının başında da bahsettiğim “ilk screener” meselesi belki bir avantaj sağlar ve Danner’ın kusursuz performansı adaylık şansı yakalar diye umuyorum. Silicon Valley sayesinde tanıyıp sevdiğimiz Martin Starr çok farklı bir karakterle çıkıyor karşımıza. Onun abartısız oyunculuğu da Danner’la nüanslı bir şekilde yol aldığından büyük keyif veriyor. Her daim izlemekten keyif aldığım Sam Elliott filmin en güzel sürprizi. Öyle ki kareden çıktığı anda Elliott’ın karakterinin geri dönmesi için dört gözle bekliyorsunuz. Lakin ben alkışın büyük bir kısmını Rhea Perlman, June Squibb ve Mary Kay Place üçlüsüne teslim edeceğim. Danner’ın karakterinin en yakın arkadaşları olarak filme ihtiyaç duyduğu ruhu katmışlar. Belki de I’ll See You in My Dreams’in benim üzerimde yarattığı bu samimi havanın tek sebebi onlardır.

Blythe Danner ve Malin Akerman

Blythe Danner ve Malin Akerman

Bu da neymiş, adını hiç duymadığım film neden Oscar’a aday olsun diyerek izlememezlik etmeyin. Büyük ihtimalle Blythe Danner haricinde pek bir şansı olmayacak. Ama şimdilik zayıf geçen 2015’in en kaliteli bağımsızlarından birisi. İzlemesi kolay, ama ardında iz bırakan cinsten.


[review]

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin