Eleştiri
Anomalisa
Bu ilk kez başıma geliyor. Yazacağım filme dair ayrıntılar oldukça sınırlı. Yukarıdaki kare haricinde filmden tek bir resim dahi yok. Bir tek uğradığı festivallerde bu filme bilet bulabilenlerin haberi var Anomalisa’nın gizli içeriğinden. Hatta bir noktaya kadar Charlie Kaufman’ın film çektiğini bile bilmiyorduk. Çok da dillendirmek istemediğim Londra Film Festivali maceramın son durağıydı Anomalisa. Her Sürpriz Film olarak biletleri satışa sunulan güzel bir hediyesi oluyor LFF’in. Daha evvel aynı çatı altında Silver Linings Playbook’u, Birdman’i, The Grandmaster’ı buluşturmuşlar Londra seyircisiyle. Bu sene ise dedikodular Bridge of Spies, Spotlight, The Danish Girl ya da Anomalisa olabileceği yönündeydi. Tabii bilet daha genel satışa kalmadan bittiği için gösterimden iki saat evvel gidip Leicester Meydanı’nın en sevimsiz noktalarından birinde sıraya girmek zorunda kaldım. Uzun bekleyiş, davetiyesini kullanmayan sponsorlar sayesinde benim gibi bilet bulamayan birkaç kişiye gün doğmasıyla sonlandı. Festival bu “sürpriz” konusunda o kadar ciddi ki, gösterimden evvel sahneye çıkan koordinatör bile filmin adını vermedi. Tabii ışıklar kararıp, Curzon amblemi çıkınca bir bağımsız izleyeceğimizi anladık ve salonu terk eden birkaç kişi haricinde herkes Anomalisa’nın büyüsüne kendini kaptırdı.
Bilmeyenler için kısaca özet geçecek olursak, Spike Jonze ve Michel Gondry gibi yönetmenlere senaryosunu emanet etmiş çok kıymetli bir senarist Charlie Kaufman. 2005 yılında yazıp sahneye koyduğu Anomalisa isimli oyunu bir animasyona çevirme fikrine uzunca bir süre karşı dursa da, bir şekilde ikna edilerek, bir Kickstarter kampanyası başlatarak filmi için ödenek bulmaya çalışmış. Gereken para biriktirildikten sonra da stop motion bir animasyona dönüştürülmek üzere bir kenarda bekleyen Anomalisa adındaki tekst için kollar sıvanmış. Hikaye hayattan bıkmış, insanlarla iletişim kurmakta sıkıntı çekmekten ziyade kimseye tahammülü kalmamış, orta yaşlı, evli ve başarılı bir adamın etrafında dönüyor. Yazdığı pazarlama kitaplarıyla tanınan Michael Stone adındaki bu karakterimiz, yine bir konuşma yapmak üzere çıktığı seyahatte yolu dünyasını alt üst etmeye hazırlanan Lisa’yla kesişiyor. Film de adını bu cetvelle çizilmiş evrende bir sapaklık, yani anomali, yaratan bu kadından alıyor.
Kaufman’ın tiyatro oyununda nasıl bir üslup benimsendiğini bilmiyorum. Fakat Anomalisa’da uygulanmış ve muhtemelen tiyatro sahnesinde yapılması epey zor gibi duran birkaç fikir var. Bunlardan birincisi ana karakter Michael Stone ile Lisa haricinde herkesi Tom Noonan’ın seslendirmesi. Film zaten biraz da bu cazibeyi artıran süsten besleniyor. Michael’ın sevmeye ve sevilmeye inancını yitirmiş bir adam olmasını çevresindeki herkesten, karısından otel resepsiyonistine, taksi şöföründen oğluna kadar tüm insanlardan aynı tadı almasıyla anlatmaya çalışıyor Kaufman. Hatta ağızlarını açtıklarında çıkardıkları sesin hep Noonan’a ait olmasını bıraktım, kullanılan kukla stop motion karakterlerin tüm yüz hatları da tamamıyla aynı. Anomalisa start aldığında, henüz siyah ekran karşınızdayken tek bir kişi tarafından seslendirilen sayısız karakterin yarattığı uğultu karşılıyor sizi. Belki de Kaufman, ana karakterinin kafasının içinde neler döndüğünü ilk adımımızda bilmemizi istiyor. Bu arada düşündükçe aklıma gelen ufak ayrıntılar beni filmi bir kez daha izleyip Anomalisa’yı bir ders gibi çalışmaya itmekte, onu da söylemem gerek.
İşte Michael Stone’un dünyasında yaşanan bu kriz, Lisa’nın (Jennifer Jason Leigh seslendiriyor.) ortaya çıkmasıyla ufak bir sekmeye uğruyor. Geldiği otelde çaresizce ayrıldığı eski kızarkadaşını arayan Michael, odasını dönerken Lisa’nın sesini duyup onun peşine düşüyor. Sesin sahibini bulduğunda o ana kadar yüzeysel bir adam olarak tasvir edilen Michael’ın bambaşka bir yönünü görüyoruz. Lisa’yı tüm kusurlarıyla kucaklayıp elle tutamadığımız aşk kavramını ve sahip olmadığımızda yaşadığımız o ifade edilemeyecek boşluğu hatırlatmaya çalışıyor sanki Kaufman. Acısının belki kabul edilebilir bir sebebi olmasa da Michael’ı anlıyor, düştüğü çıkarda boğulurken onunla empati kurabiliyoruz. Ve Lisa adeta çölde vaha gibi bu paramparça olmuş adamı en karanlık yerlerden alıp çıkarıyor. Lakin Kaufman’ı tanıyanlar bizi böyle bir mutlu sonla terk etmeyeceğini iyi biliyordur. Kavuşmadan sonra Anomalisa yepyeni bir sayfa açıp, bu sefer suçu duygularımızın yarattığı açgözlülüğe, doyumsuzluğumuza, tutarsızlığımıza atıyor. Ki bu da o ana kadar neredeyse komedi filmi olarak değerlendirilebilecek Anomalisa’nın son yıllarda beyazperdeye uğramış en iyi trajedilerden birine ev sahipliği yapmasına yardımcı oluyor.
Filmin tek artısı kadın erkek ilişkileri konusunda ununu elemiş, eleğini asmış bir adam tarafından yazılmış olması değil. Her ne kadar stop motion animasyon olduğunun altı çizilse de gerçekten de yetişkinlere hitap eden ve belki gerçek oyuncularla çekilmiş olsa aynı hissi veremeyecek bir yapım Anomalisa. Sanıyorum filmi izleyen herkesin ortak kararı, bugüne kadarki en gerçekçi sevişme sahnelerinden birine imza atmış olması. Kuklalarını çırılçıplak sergilemekten çekinmeyen Kaufman (Bu arada filmin tek yönetmeni kendisi değil, Duke Johnson’la birlikte kotarmışlar tüm işi.), bu fazlasıyla realist duran seks temsilinin içerisine bolca espri ilave etmeyi de unutmamış. Ve bir anlamda da bu sahne film için bir dönüm noktası özelliği taşımakta. Umudunu yitirmiş olsa da mutluluğu aramaya, şansını denemeye devam eden Michael’ın bir anda her zamankinden daha nevmit bir noktaya demir atmasını fişekliyor.
Yakın tarihte günümüz ilişkileri üzerine birkaç kelam ederek kalbimize dokunan bir film izlemiştik hatırlarsanız: Her. İşte Spike Jonze’dan sonra bir kez daha gözlem yeteneği ve zekasıyla aklımızı başımızdan alan kişinin daha evvel Being John Malkovich ve Adaptation’da birlikte çalıştığı Kaufman olmasına şaşmamalı. Çok ilginç bir sinema yılına girdiğimiz zaten en başından belliydi. Fakat 2015, sadece dünya için değil benim Oscar Boy adlı ufak evrenimde de pek çok taşı yerinden oynatacağa benziyor. Koca koca adamların büyük paralar harcayarak ortaya çıkardığı live action filmlerden çok, Pixar’ın Inside Out’u ve düşündükçe bir başyapıt olduğuna kendimi daha da inandırdığım Anomalisa’yla yatıp kalkıyorum. Bunu başarabilen, artık görsel anlatımda sınırların tamamen ortadan kalktığını tekrar hatırlatan insanları da ayakta alkışlamak düşüyor bizlere. Bu film muhtemelen bizde bir festivale uğrayıp sessiz sedasız gösterimden çekilir. Sizden ricam, gerekirse Anomalisa’yı izleyeceğiniz yerin kapısında yatıp bilet almanız. Çünkü sinema bu! Sizi salondan çıktığınızda türlü düşüncelere gark eden, yatağınıza yattığınızda dahi kafanızı kurcalayabilen eşsiz bir deneyim. Entellektüel beklentileri doyurup bir de üzerine hikaye anlatma becerileriyle sizi büyüleyecek, büyük yeteneklerin elinden çıkmış hem egzantrik, hem de bir o kadar gerçek ve hüzünlü bir yapım.
[review]
https://www.youtube.com/watch?v=DT6QJaS2a-U
bart holomew
6 Kasım 2015 at 18:49
fragman çıktı. peki film sizce türkiyede yayınlanır mı ??
Umur
6 Kasım 2015 at 18:50
Bir festival kapsamında mutlaka uğrar diye düşünüyorum.