Oscar Boy Özel
2015’in “En”leri
Tabii ki de adam akıllı kategorilerde dağıttığım Oscar Boy Ödülleri’nin sonuçlarını öğrenmek için Salı gününü bekleyeceksiniz. O vakte kadar adaylarla da oyalanabilirsiniz. Ama bu sene bir ilk yapayım, kendimce yeni dallar oluşturup biraz eğlenelim istedim. Önümüzdeki yıllarda da devamını getirmeye çalışırım eğer güzel bir reaksiyon alırsa. Buyrun bakalım, yılın “en”leri yazısına.
En İyi Cameo
And the nominees are…
- Eugenie Bondurant | The Hunger Games: Mockingjay – Part 2
- Hugh Jackman | Me & Earl & the Dying Girl
- Rachel McAdams | Southpaw
- Daniel Radcliffe & Marisa Tomei | Trainwreck
- Melissa Rivers | Joy
Açıkçası “cameo” kelimesinin anlamını biraz genişleterek adayları belirledim. Rachel McAdams’ın kısacık performansı cameo değil de bildiğiniz yardımcı rol. Ama filmde öldüğü sahne haricinde McAdams’ı hatırlayan var mı? Hayır. O yüzden pratikte cameo sayılabilir. Trainwreck’in en eğlenceli sahnelerinden biri Amy Schumer’la John Cena’nın sinemaya gidişiydi hatırlarsanız. Hatta buradan asıl mesleği oyunculuk olmayan Cena’ya şapka çıkarmalı. Fakat benim ilgimi çeken daha çok perdedeki film oldu. Marisa Tomei ve Daniel Radcliffe’in absürt replikleri ardı arkası kesilmeden sıralaması, kendini ciddiye alan oyuncular gibi gözlerini kısarak “romantik” olmaya çalışmalarına epey güldüm. Geçtiğimiz sene kaybettiğimiz efsanevi komedyen Joan Rivers’ın kızı Melissa Rivers da kadim dostu David O. Russell için Joy’da annesini canlandırmış. Herhalde bu rolde Joan Rivers’ı bizzat görseydim bu kadar sevinmezdim. Berbat bir filmden inanılmaz keyif verici, hoş bir detay. Me & Earl & the Dying Girl’de kanser kızcağızımın odasındaki Hugh Jackman posterini de unutamıyorum. Kitapta Jackman yerine Daniel Craig kullanılmıştı aslında; fakat film için hikaye ABD’ye taşınmış. Bir de garip ama suratındaki makyaj sebebiyle Eugenie Bondurant, Hunger Games’in Tigris’i olarak zihnimde yer etti. Serinin dört senelik makyaj ve kostüm tasarımı uzmanlığını tek bir karede, Bondurant’ın üzerinde özetlemişler.
And the Oscar Boy goes to… Melissa Rivers for Joy.
En İyi Film Eşyası
And the nominees are…
- Jurassic World | Topuklular
- Me & Earl & the Dying Girl | Oyma kitaplar
- The Second Mother | Hediye tepsi & kahve fincanları
- Steve Jobs | Kasetçalar
- We Are Your Friends | Emily Ratajkowski’nin partideki elbisesi
Obje, eşya… Artık ne derseniz. Canlı olmayan her türlü şeyi değerlendirmeye aldım bu kategoride. Ve aklıma direkt bu beşli geldi. Birinci aday, Bryce Dallas Howard’ın filmin promolarına dahi konu olan topukluları. Malum hanımefendi topuklu ayakkabılarla koştuğu için gittiği her yerde alkışlanmak istedi. The Second Mother’da Val’in evin hanımı için aldığı tepsi ve kahve fincanları bir diğer aday. İki saat alan bir senaryoyu tek sahnede özetlemişler resmen. Hem de uyduruk bir tepsi ve kahve fincanı setiyle. Steve Jobs’daki kasetçalar aklıma gelen bir başka eşya oldu. Malum Aaron Sorkin finali de buna göre tasarlamış ve filmin geçtiği üç zaman aralığında da bu kasetçaları kullanmış. Me & Earl & the Dying Girl’ün oyma kitaplarını da unutmayalım. Film özellikle bizim ülkemizde pek yuhalandı, ama söyleyin bana o küçük şaheserleri görüp de hayran kalmayanınız var mı? Bir de Emily Ratajkowski’nin We Are Your Friends’deki havuz başı partisinde giydiği elbiseyi ekledim. Çünkü şu an dünya üzerindeki pek çok canlıdan daha şanslı bir şey o. Açık artırmaya çıkarılması halinde eğer Emily Ratajkowski’nin elinden alacaksam çirkinleşebilirim.
And the Oscar Boy goes to… Me & Earl & the Dying Girl.
En İyi Çift
And the nominees are…
- Joy & Sadness | Inside Out
- Lukas & Elias Schwarz | Goodnight Mommy
- Kitana Kiki Rodriguez & Mickey O’Hagan | Tangerine
- Teyzeler | Taxi
- Michael B. Jordan & Tessa Thompson | Creed
Cinsiyet ayrımı yapmadan kızlı erkekli bir grup insanı bir araya getirdim. Peki bu “çiftler” karmasında kimler var? Tabii ki de yılın en sevdiğim filmlerinden Inside Out ile Joy ve Sadness’ı direkt listeye yerleştirdim. Amy Poehler ve Phyllis Smith tarafından seslendirilen iki karakterin özellikle Riley’ye beraber hükmettikleri sahne düşündükçe boğazımı düğümlüyor. Goodnight Mommy’nin ikizleri de es geçilebilecek gibi değildi. Kardeşlikleri fizik kurallarını zorlayan ikili, Joy ve Sadness’ın aksine düşündükçe tüylerimi ürpertiyor. Alışılagelmişin dışında bir seçim yapıp Jafar Panahi’nin Taxi’sindeki teyzeleri de ekledim. Dünyanın en saçma ikilisi değil miydi sizce de? Hayır, iyi oyunculukları olduğunu idda etmiyorum. Ama o polyester külotlu çorap ve kötü desenli eşarbın bir araya getirdiği kalpler zihnimde yer etmiş. Bir çılgın ikili de Kitana Kiki Rodriguez ve Mickey O’Hagan. Tangerine’de delice kahkahalar atmamın tek sebebi bu çift. Bazı anlarda aşırıya kaçmalarına rağmen, çekerken ne kadar eğlendiklerini görmek güç olmadı. Romantizmi de eksik etmek istemedim açıkçası. O yüzden yılın en tatlı çiftini, Michael B. Jordan ve Tessa Thompson’ı kondurdum buraya. Buradan Thompson’a Justin Bieber gibi elimizle kalp işareti yaparak uçuruyoruz.
And the Oscar Boy goes to… Kitana Kiki Rodriguez & Mickey O’Hagan for Tangerine.
En İyi Müzikli/Müzikal An
And the nominees are…
- Anomalisa – Girls Just Wanna Have Fun
- Ex Machina – Dans! Renk!
- Girlhood – Shine bright like a diamond
- Ricki and the Flash – Düğün
- Youth – Final
Bu yazıyı sırf bu ödülü vermek için bile yazıyor olabilirim. O yüzden adaylarımla gurur duyuyorum. Gerçi hepsi de müzikal/müzikli an dediğinizde aklınıza gelecek sahneler. Anomalisa’da Jennifer Jason Leigh’nin tüm saflığıyla söylediği “Girls Just Wanna Have Fun” ve Girlhood’da tüm kızların bir ağızdan haykırdığı Rihanna’nın “Diamond”ı adayları oluştururken zaten direkt listeye koymak istediklerim arasındaydı. Oscar Isaac’in neden çağımızın en sevilesi aktörlerinden biri olduğunun altını çizen Ex Machina’daki dans sekansını da unutmamak gerek. Deli saçması olduğu anlarla 2015’in en “Meeh” filmleri arasında yer alan Youth’un finalini de sevdiğimi söylemeliyim. Ne de olsa filmdeki en/tek iyi şeydi. Ve Ricki and the Flash’i güzel hatırlamanız için kapanışa saklanan düğünü de unutmayalım. Meryl Streep’in içindeki rock yıldızını serbest bıraktığı anlarda 90’ların Hollywood romantik komedilerine ve aile dramalarına geri dönmüş olduk.
And the Oscar Boy goes to… Ex Machina.
En İyi Bromance
- Jason Segel ve Jesse Eisenberg | The End of the Tour
- Stephen Plunkett ve Josh Lucas | The Mend
- Ben Mendelsohn ve Ryan Reynolds | Mississippi Grind
- Tom Cruise ve Simon Pegg | Mission Impossible: Ghost Protocol
- Zac Efron ve Alex Shaffer/Wes Bentley | We Are Your Friends
Biliyorsunuz yeni para kazanma ve okuyucunun tüylerini yolma yöntemi feminist motivasyonu olan yazılar yazmak, hatta buna göre eğlenceli başlıklar bulmak. O yüzden film eleştirmenliğinde kadınlar egemenken ben de erkekleri temsilen (sanki her yerde yeteri kadar yalan yanlış temsil edilmiyormuşuz gibi) bir bromance ödülü vereyim istedim. Dostluk, kardeşlik, homoseksüel alt metin demeden yine beş aday buldum. Mississippi Grind’ın huysuz ve tatlı ikilisi Mendelsohn & Reynolds; The End of the Tour’u başından sonuna kadar başarılı bir şekilde taşıyan Segel & Eisenberg; Mission: Impossible’ın tutmasında uyuşan kimyalarının büyük payı olduğunu düşündüğüm Cruise & Pegg; pek sevdiğim We Are Your Friends’in permütasyonlu erkekleri Efron & Shaffer/Bentley; ısrarla kimsenin izlememesini anlamadığım The Mend’den Plunkett & Lucas.
And the Oscar Boy goes to… Jason Segel and Jesse Eisenberg for The End of the Tour.
Yılın En Az Takdir Gören Oyuncusu
And the nominees are…
- Cindy Cheung | Mistress America
- Taron Egerton | Kingsman: The Secret Service
- Fiona Glascott | Brooklyn
- Omar Sy | Burnt
- Katherine Waterston | Steve Jobs
Bu dalda da sadece sezondaki ödüllerde değil, kendi Oscar Boy adaylarımın arasına dahi sığdıramadığım beş ismi ağırlamak istedim. Mistress America’da yer aldığı her sahneyi çalan ve mizahi zamanlaması saat gibi işleyen Cindy Cheung ilk adayım. Kingsman: The Secret Service’de yarattığı karakterle önümüzdeki yılların en heyecan verici aktörlerinden biri olacağının sinyallerini veren Taron Egerton’ı unutmak da olmazdı. Pek bayılmadığım, ama bazı yönlerini takdir ettiğim Brooklyn’in Saoirse Ronan’dan bile daha çok konuşulmasını istediğim ablası Fiona Glascott listemde yer alan bir diğer isim. Gereksiz yere eleştirilen Burnt’de tek bir sahneyle filmi bir anda sırtlayan Omar Sy ve Steve Jobs’da Inherent Vice ile Queen of Earth’de yaptıkları yetmezmiş gibi yine ağzımızı açık bırakacak kadar iyi bir iş ortaya koyan Katherine Waterston’la kategoriyi tamamladım.
And the Oscar Boy goes to… Cindy Cheung for Mistress America.
En İyi Final
And the nominees are…
- Carol
- The Lobster
- The Revenant
- Son of Saul
- Trainwreck
Burası epey bir ağır kategori oldu aslında, Trainwreck’i dışarıda tutarsak… İlk yarısında Amy Schumer’ın kendi televizyon şovunda da bildiğimiz anlatım tarzı hüküm sürerken ikinci yarıda romantik komedi tuzaklarına düşüyordu hatırlarsanız. Ama o yarı klişe, yarı özgün finaliyle kalbimizi çalmayı başardı. Son of Saul’un da finalini unutamıyorum. Tıpkı The Revenant gibi başrol oyuncusunun yüzünü kullanıyor. Her iki filmde de yer alan aktörlerin (Röhrig & DiCaprio) performansları bu sahnede zirve yapıyor denebilir. The Lobster’a da diyecek bir söz yok. Yorgos Lanthimos, 2015’in en harika deneyimlerinden birini yaşattı bizlere. Çağımızın beyin kıvrımlarına hayran olunası ender kalemlerinden biri. Ve o final de bir kez daha neden Lanthimos’un heykelini yaptırıp evimize koymak istediğimizi hatırlatıyor. Sona Carol’ı sakladım. Çünkü Carol sadece bu senenin değil, bence tüm zamanların en iyi finallerinden biriyle uğurluyor bizleri. Bakın yine hatırladım, şimdi izninizle biraz ağlayacağım. Özür dilerim.
And the Oscar Boy goes to… Carol.
En İyi Sahne
And the nominees are…
- Anomalisa – Seks sahnesi
- Inside Out – Bing Bong’un Joy için kendini feda edişi
- The Revenant – Ayının saldırısı
- The Second Mother – Val’in havuza girmesi
- Sicario – Sınırdaki çatışma
Bir elit beşli daha. Müzikal/müzikli anları ayırınca ortaya daha farklı bir beşli çıktı tabii. Anomalisa’daki seks sahnesi benim hala aklımdan çıkmış değil. Charlie Kaufman’ın buna cesaret etmesi, cesaret ettiği yetmezmiş gibi sinema tarihinin en gerçekçi seks sahnesi çekmesi öyle konuşulup geçilecek bir şey değil. The Revenant’daki ayı saldırısı için de aynı şeyi düşünüyorum. Bu kadar doğal gözüken bir filme, CGI denilen mereti sonuna kadar kullanarak adapte etmek ve o natürelliği koruyabilmek de deli işi. Inside Out’un göz pınarlarımızı harekete geçirdiği o sahneyi de unutamıyorum. Bing Bong’un yanına atlayıp onunla beraber hatıralar çöplüğünde yok olmaya razıydık halbuki. Yukarıda da bahsi geçen The Second Mother’ın havuz muhabbeti de filmin finaline doğru meyvelerini vermişti. Regina Casé’nin kimse yüzmesin diye suyu çekilmiş havuza girmesi, kızını arayıp kahkahalara boğulması, çocuk gibi oraya buraya su sıçratması… Ve tabii vizyon sahibi olduğunu iddia edenlere göz devirdiğim Denis Villeneuve’ün Roger Deakins’in sayesinde adam olmuş filmi Sicario’daki çatışma! Zero Dark Thirty’nin finalinden bu yana hiç bu kadar gerilmemiştim.
And the Oscar Boy goes to… Anomalisa.
Daha bitmedi! Hungry Hearts’daki Alba Rohrwacher’a “Sırf Kadına Şiddeti Meşrulaştırmamak Adına Sustuğumuz, Ama Suratına En Çok Yumruk İstediğimiz Karakter”, Amy’ye “En Çok Ağlatan”, Magic Mike XXL’e “En İyi Homofobik Ayracı”, The Danish Girl’e “En DVD’si Yakılası”, Mustang’e “En Ağız İshali Yönetmen”, Dheepan’a “En İyi Kulis Filmi”, Trumbo’ya “En Senaryosu Silinip Baştan Yazılası”, The Assassin’e “En Fikri Olmayan Film”, By the Sea’ye “En İyi Uyku İlacı”, Fifty Shades of Grey’e “En Tokatlanası Çift”, Fantastic Four’a ” Burnunu Her Yere En Çok Sokan Stüdyo”, The Bad Education Movie’ye “En Kötü Recep İvedik Ekolü”, The Gift’e En Absürt Final”, Mia Madre’ye “En İyi Ferzan Özpetek Taklidi”, The Martian’a “En Ucuz Mizah”, Beasts of No Nation’a “En Çok Sarkan Film”, Infinitely Polar Bear’a “En Kötü Bipolar Tasviri” ödülünü uygun gördüm. İtirazı olan varsa blog açıp, kendi ödüllerini dağıtabilir.
Fatih
15 Ocak 2016 at 16:56
Nasıl olur da “En iyi Sahnede” Creed filmini atlarsınız.
Yaklaşık 4 dakika süren tek plan sekansı,final maçındaki ağır çekim nakavt gibi birçok şahane AN vardı filmde oysa.
Muzaffer
15 Ocak 2016 at 17:16
Alba Rohrwacher’ın suratına yumruk değil de, 10 kg. bonfile eti savurup atmak daha zevkli olmaz mıydı sizce de? 🙂
özge
15 Ocak 2016 at 19:17
Harika bir yazı olmuş.Umarım önümüzdeki yıllarda da görebiliriz. 🙂
Fatih
16 Ocak 2016 at 09:23
En iyi film açılışı dalı yapmış olsanız adaylarınız kimler olurdu? The Hateful Eight’e yer verir miydiniz ve kazanan kim olurdu merak ettim?
oz
16 Ocak 2016 at 12:55
en iyi açılış Spectre idi net.
Umur
16 Ocak 2016 at 23:10
Harika soru! Biraz üzerine kafa patlattığımda ortaya çıkan beşli şu:
* The Second Mother
* Sicario
* The Hateful Eight
* Spy
* Mad Max: Fury Road