Oscar Boy Özel
Daha ünlü olması gereken aktörler (Part I)
Bundan böyle hem elimin tembelliği gitsin, hem de site boş kalmasın diyerek her hafta en az bir liste sunmak istiyorum önünüze. Tabii yoğunluklar çıkar, o haftayı es geçersem de kızmayın. Lâkin son dönemde giderek artan liste çılgınlıklarından farklı olması tek dileğim. Mesela “En İyi Sean Penn performansları” diye adamın aynı filmlerini çevirip çevirip önünüze atanlar ya da Christopher Nolan filmlerini büyüktür küçüktür işaretleriyle sunanlardan ziyade başlıkları orijinal olmasa da, içerisinde enteresan şeylerle karşılaşabileceğiniz listeler olsun istiyorum bunlar. Bu hafta daha ünlü olması gereken aktörlerle başladım işe. Hatta aktrisleri de ikinci parçada ele alıp toplamda 20 isim çıkaracağım. Özellikle televizyon izlemeyenlere yarın bir gün ünlü olurlar ise “Bak ben söylemiştim.” demek için yazılı bir belge niyetine buyursunlar Oscar Boy’un ilk listesi!
JAMES WOLK
Şu aralar Zoo isimli felaket bir network dizisinde yeteneklerini ziyan eden James Wolk, Mad Men’de Joan’un hayatına ansızın girmiş, ilk sezonlardaki Salvatore Romano’dan sonra dizinin ilk gay karakteri olmuştu. Yalnız Matthew Weiner’ın gizemli bir adam olarak resmettiği Bob Benson’dan daha fazlası olduğunu yakın tarihte kaybettiğimiz Robin Williams’ın The Crazy Ones isimli dizisindeki tek kayda değer performansı sunarak kanıtladı. Sadece dramalarda değil, komedilerde de var olabileceğinden eminiz. Fakat ne yazık ki fiziksel özellikleri Hollywood’un milyon dolarlık projeleri üzerine monte ettiği aktörlerin normuna uymuyor. Dolayısıyla beyazperdedeki deneyimleri epey sınırlı. Ama yani Paul Rudd’a giden rollerin yarısı James Wolk’un yoluna çıksa fena mı olur?
CHRISTOPHER ABBOTT
Lena Dunham’ın bir darılıp bir barıştığı Christopher Abbott, HBO’nun dünyaya bahşettiği genç aktörlerden bir diğeri. Allison Williams’la ona uygun görülen hikayeyi beğenmeyince ansızın Girls’den çıkmış Marnie karakterinin tüm yolunu değiştirmişti. Ama son sezonda diziye tekrardan konuk olup Charlie’yi ne kadar özlediğimizi hatırlattı. Abbott listedeki diğer aktörlere nazaran biraz daha şanslı. Bağımsız filmlerde irili ufaklı roller kapabiliyor. Hatta pek çok eleştirmenden James White sayesinde de ödüller topladı, adaylıklar aldı. Bu yıl Tina Fey’li Whiskey Tango Foxtrot’ta izleyeceğimiz Abbott’ın hazırda iki yeni projesi daha var.
JACK HUSTON
Jack Huston şu aralar ünlü olmanın eşiğinde. Fakat bu ün muhtemelen ticari ve eleştirel anlamda betonda kafasını ortadan yarmaya meyilli yeni Ben-Hur uyarlamasıyla gelecek ne yazık ki. Boardwalk Empire izleyicisi onu uzunca bir süre yüzünün yarısı maskeli bir hâlde izlediği için American Hustle’da görünce tanımakta güçlük çekmişti. Dizinin en ikonik sahnelerinden birinde doruğa ulaşan oyunculuğu Televizyon Akademisi’nin dikkatini çekmedi. Fakat bu aralar şansı yaver gitmekte. Ben-Hur haricinde ödül sezonunda ses getirmesini beklediğimiz The Yellow Birds, yeni Coen Kardeşler filmi Hail Caesar ve bunlar da yetmezmiş gibi Lone Scherfig’ın sıradaki komedisi Their Finest Hour and a Half’de karşımıza çıkacak.
SCOOT MCNAIRY
Sırada televizyonda değil beyazperdede keşfettiğim bir aktör var. Andrew Dominik’in gözlerimizi kanatan kötülükteki Killing Them Softly’sini “İyi ki izledim.” dedirtmişti Scoot McNairy performansıyla. Aynı yıl içerisinde Argo’da karşımıza çıktı, arkasından birkaç bağımsızla iyice zihnimizde yer etti. AMC’nin kimseler tarafından izlenmeyen dizisi Halt and Catch Fire’da Lee Pace’le birlikte döktürürken sinema kariyerini de devam ettiriyor. Brad Pitt’in Netflix’de prömiyerini yapacak yeni filmi War Machine yakın tarihteki en heyecan verici projesi.
CORY MICHAEL SMITH
Tiyatro çıkışlı genç yıldız Cory Michael Smith’in minicik kariyerindeki tüm performanslarını izlemişim. Gotham isimli çöpü dünya üzerinde izleyen kimsenin kalmadığını düşünerek onu es geçiyorum. Ama Camp X-Ray’de ve Carol’daki varlığını hatırlamaktayım. Fakat benim aklımı Olive Kitteridge ile çeldi Cory Michael Smith. Belki de dizinin en kuvvetli parçasında, ikinci bölümde 15-20 dakikayı aşmayan ekran süresiyle üzerimize çöktü, derin izler bıraktı. Jennifer Lawrence’ı The Burning Plain’de izlediğimde hissetiklerimi yaşadığımdan, Broadway’in tozunu yutmuş bu genç adam da bir gün Oscarlar’ın favorisine dönüşür mü diye düşünmüyor değilim.
JAKE LACY
Jake Lacy şu aralar Girls’de hepimizin eli ayağı. Yıllardır Hannah’ya verilmesi gereken ayarı veriyor, atılması gereken tribi atıyor. Bir de kızı tamamen dibe batırıp ortalık yerde bırakırsa tüm hayallerimiz gerçek olacak. Ama sadece hayal dünyamızın yıllanmış yaralarına merhem sürmekle kalmayıp beyazperdede de dişe dokunur roller kapmaya başladı Jake Lacy. Todd Haynes’in başyapıtında Rooney Mara’nın mızıkçı sevgilisini oynuyordu. Obvious Child’da ise Jenny Slate’in olağanüstü performansına büyük bir keyifle eşlik etmişti. Ufukta bir adet Lone Scherfig, bir adet John Madden filmi var. Yolu açık olsun mu diyelim?
JONATHAN GROFF
Jonathan Groff, eşcinsellere mesafeli yaklaşan bir sektörde göğsünü gere gere gay olduğunu açıklamış ve genelde de LGBT temalı projelerde yer almayı tercih eden Broadway çıkışlı bir oyuncu. Glee ile yıldızı parlayan genç aktör hemen arkasından Frozen’da Kristoff rolünü kaptı ve tabii aynı dönemde de HBO’nun Looking’i ile televizyonu fethetti. Şu aralar hem Looking’e final olacak televizyon filmini çekmekle meşgul, hem de Netflix’in 2017’de izleyeceğimiz dizisi Mindhunters’a hazırlanıyor. Adını sıkça duyacağımız kesin; ama beyazperdedeki büyük başroller ne zaman gelir… İşte orası meçhul.
GABRIEL BASSO
Laura Linney’e sayısız ödül getiren Showtime dizisi The Big C ile dünyamıza giren Gabriel Basso ardından Super 8’de kilit rollerden birini kaptı. En son hatrımızda kalan işi de sanıyorum The Kings of Summer. Ondan beri irili ufaklı roller kapmasına rağmen bir türlü hak ettiği türden bir işle buluşamadı. Listemdeki en genç aktör ayrıca. Yalnız buram buram Oscar kokan yeni filmleri The Whole Truth ve American Wrestler: The Wizard kariyerinin seyrini değiştirebilir.
LUKE PASQUALINO
Nicholas Hoult ve Jack O’Connell, Skins mezunları arasında büyük başarılara ulaşan isimler oldu. Kaya Scodelario ve Joe Dempsie de bu yolda ilerliyor. Fakat ben özellikle Luke Pasqualino’nun hakkının yendiğini düşünüyorum. Gerçi o da rol kapmak için ülkesinin dışına çıkmamakta epey ısrarcı. Arka arkaya The Borgias, Miranda ve The Musketeers’daki rolleriyle iyice TV izleyicisinin yüzünün kıvrımlarını hatim ettiği bir aktöre dönüştü. Ne yazık ki beyazperdedeki kariyeri pek parlak değil. Sıradaki iki filmi de şimdiden yılın en kötüleri arasında yer almak için bekliyor.
JOHN MAGARO
Eğer televizyon ve sinemayı eş zamanlı takip ediyorsanız 2015’te John Magaro’yu kaçırmış olmanıza imkan yok. Carol’ın fotoğrafçısı, The Big Short’da Finn Wittrock’un ekürisi idi. Orange Is the New Black’de Morello’ya koca, The Good Wife’da Florrick ailesine bela oldu. Ve durmadan da çalışmaya devam ediyor Magaro. Brad Pitt onu çok beğenmiş olacak ki yapımcılığını üstlendiği War Machine’de rol vermiş. Unutmadan Woody Allen’ın Amazon için hazırladığı dizisinde de göreceğimizi ekleyeyim Magaro’yu. Zaten Woody Allen’ın dünyasına cuk oturan bir aktör değil mi sizce de?
Biraz daha yerim olsaydı… Jack Reynor, Johnny Simmons, Sean Teale, Russell Tovey, Wade Briggs, Max Minghella, Nicholas D’Agosto