Dizi Eleştirisi
Better Call Saul – 2. Sezon
| A |
Sorumuz şu: Neden Better Call Saul’un ilk iki sezonu Breaking Bad’in ilk iki sezonundan kat be kat iyi? Çünkü; Breaking Bad önce yazarların greviyle kısa kesilen ilk sezonunda, ardından da yarım kalan hikayesini tamamlamak üzere ikinci sezonunda karakter gelişimine vakit ayırmak zorundaydı. Better Call Saul’da zaten daha evvel tanıştığımız iki başrol var. Hem Saul’un (yani Jimmy), hem de Mike’ın kim olduğunu üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Bir başka sebep Bob Odenkirk’ün elindeki materyale hakimiyeti. Yalan söylemeyeceğim, ben Bryan Cranston’ın oyununun zamanla açıldığını düşünenlerdenim. Heisenberg’e dönüşmeye başladığı dönemlerde hem senaristler Cranston’a daha dişe dokunur şeyler yazmaya başladı, hem de Cranston komedi geçmişini geride bırakarak rolüne odaklandı. Bob Odenkirk ise yürüdüğü yollardan aynı hevesle tekrardan geçiyor. Better Call Saul’un daha iyi bir start aldığı tezimi güçlendiren asıl şey ise senaristlerin deneyimlenmiş olması. Boşa harcanan tek bir sahne, havaya öylesine fırlatılan tek bir replik dahi yok. Dizi adeta bir makine gibi işliyor ve her bölümünde de non-stop ana hikayeye hizmet ediyor. Tabii bir de kanser ve karteller yüzünden sürekli hayatı tehdit altında olan Walt yerine henüz ölümle buruna buruna gelmemiş bir ana karakter var. Bu da Better Call Saul’un komedi dozunu biraz arttırmasına yardımcı oluyor. Belki kahkahalar attıracak espriler değil; ama mizahi ton dizinin en ağdalı dramatik sahnelerinde bile varlığını hissettiriyor. Bana kalırsa Better Call Saul kendini epey geliştiren televizyonun son dönemde önümüze sunduğu en kusursuz işlerden biri. Böyle yapımlar beyaz ekranın altın çağında olduğuna inanmamızı kolaylaştırıyor. Umuyorum yolculukları kısa sürmez ve sadık olmayı sinir bozuculukla karıştıran Breaking Bad fanlarının fırlattığı gübreli hakaretlerin etkisi altında kalmadan bir süre daha ekranlarda kalmaya devam eder.
MVP: Bob Odenkirk