Eleştiri
Deadpool
| B |
Yılın çok konuşulan yapımlarından Deadpool, bana kalırsa nefret edilmesi imkansız işlerden biri. Çok mu kusursuz? Hayır. Ama ortalamanın üzerinde bir zeka seviyesi olan her izleyiciyi avucunun içerisine alabilecek mizahi güce sahip. Kısaca Deadpool’u özetleyecek olursak, bugüne kadar yapılmış süper kahraman bazlı her türlü film ve diziyle alay ederek hem türden bağımsız, hem türün normlarına uygun bir potpori olmaya çabalıyor. The Avengers’ın Hulk üzerinden yaptığı kapalı alan sitcomlarının fenalık getiren 90’lı yıllar nostaljili esprileri sizleri de açmıyor ya da Spider-Man’in orijinal çizgi romandaki kıvrak zekasının beyazperdedeki yansımasından içi boş tahta bir kutuya tıklıyormuş hissi alıyorsanız Deadpool sizin için biçilmiş kaftan. Bir kere her şeyden evvel stüdyo, kariyerinde Matthew McConaughey benzeri bir geri dönüş yaşamak için çılgınca çaba sarf eden Ryan Reynolds seçimiyle hedefi onikiden tutturuyor. Karakterin alaycı, en kötü durumlardan bile kendine pay çıkarabilen ruh hâlini başka bir aktör ekrana nasıl taşırdı bilinmez. Fakat Reynolds’ın ve yapımcıların platonik olmayan bir şans çemberine yollarının düştüğü kesin. Tabii Avengers’dan X-Men’e kadar her şeye uzun uzadıya tezek sıçratan Deadpool’un Rus aksanı üzerinden kahkaha toplamaya çalışması ve Morena Baccarin’in karakterini en ölümsüz adamdan daha az darbe alan, yalnız anlatısında bir süper güç taşımayan fâni olarak resmetmesi ara ara dikkat dağıtabiliyor. Zaten mantık hataları bu türde tek baki olan. Yine de göğsümü gere gere 2010 sonrası içine düştüğümüz süper kahraman filmleri çıkmazında Deadpool çölde vaha diyebilirim. Gelecek devam filmleri ya da Deadpool’un büyük franchise’larda konuk oyunculuğa soyunması bu vahanın serap olup olmadığını belirleyecek. Bu arada Keira Knightley’nin kafasının üstünün düz olduğuna dair yapılan espri için de Deadpool senaristlerine buradan şapka çıkarıyorum. Bizimlesiniz.