Dizi Eleştirisi
Bloodline (2. Sezon)
| B- |
Öyle bir dizi düşünün ki her oyuncusu repliğini canı pahasına servis etsin, tek bir sahnede dahi sırıtan tek bir kişi olmasın, paketi kusursuzluğuyla büyülesin ama bir yandan da 26 bölüm boyunca tek bir olay konuşulsun, tek bir olay üzerine gidilsin ve ilave edilmeye çalışılan yan hikayeler dahî sizi bir adım ileriye götüremesin. Bloodline senaristleri zoru başararak 26 bölüme 45 dakikada anlatılıp geçilebilecek bir hikayeyi sakız gibi uzata uzata yerleştirdiler. İnsan kimi zaman bölüm bittiğinde acaba Ay Yapım’ın simgesini mi göreceğim, Kerem Çatay sürpriz mi yapacak, Hayriye Hanım’ın “Ağzımızın tadı bozulmasın.” lafına Firdevs Hanım “Aptallık etme, sen Güven Hokna’sın.” tepkisi mi verecek diye bekliyor. O yüzden bu kadar Yeşilçam ağdasına Türkiye’deki izleyicinin pozitif tepki vermesini doğal karşılıyorum. Bloodline laboratuvar ortamında efektif üretim konusu işlenirken ortaya çıkmış aileli, suç öğeli, bol bol bakışmalı, “Konuşmamız lazım.”lı ağır bir drama. Muhtemelen okuldayken senaryo yazma dersini atlayan kalemler bir noktada hikayelerini noktalamaları gerektiğini bilmiyorlar. Çok ciddiyim oyuncular haricinde hiçbir albenisi yok Bloodline’ın. Hani bu sene Vinyl ile nasıl geçtik, çok görkemli ama masaya yeni bir şey getirmiyor diye. İşte aynısı Bloodline için de geçerli. Üstelik bu sefer Ben Mendelsohn’ın rolü de epey kısaldığından Kyle Chandler’ın gövde gösterisi haricinde izleyecek bir şey de yok. Neyse ki 13 bölümden 10’a çekmişler de hiçbir şeyin olmadığı bu uzuuuuuuuuuuuuuuuun dramayı daha kısa sürede sonlandırabiliyoruz. Keşke testosteron salgılayan her canlı kan ve entrika gördüğünde tuzağa düşüp aldanmasa da Netflix vaktini daha iyi şeylerle harcayabilse ya da en azından showrunnerları kovup yerine yenilerini getirse.
MVP: Kyle Chandler