Eleştiri
Don’t Breathe
| B+ |
Korku/gerilim türüyle yıldızı son bir sene içerisinde barışmış, 21. yüzyılın bu janra bağışladıklarını süratle tüketmeye çalışan bir izleyici olarak önce Don’t Breathe için sinemaya gitmemi ayakta alkışlamak istiyorum (öhöm, ego!). Yok ben korkarım, aman taşikardim diyerek ayak dirediğim bir başlıkla yeni bir sayfa açmama vesile oldu Don’t Breathe. Hayallerini gerçekleştirmek üzere ev soyup cebini dolduran üç genç arkadaşın yolları bir gün yıllar evvel kızını bir kazada kaybetmiş ve kazaya karşılık tazminatını almış kör savaş veteranının evine düşüyor. Koca bir hiçliğin ortasındaki kaleyi andıran eve tahmin edebileceğiniz üzere giriş kadar çıkış da zor. Toz tutmuş öte berinin şahitliğinde, tavan arasından havalandırma boşluğuna, canavarı andıran köpeği, silah namlusundan sızan dumanı, savunma aracına dönmüş alet edavatı, içi kokmuş deri botları, sırlarla dolu bodrum katıyla tam teşekküllü bir gerilim filmi Don’t Breathe. Yönetmen seyircisiyle dalga geçip adını “Nefes alma” koymuş; fakat isimsiz olarak piyasaya sürse de biz zaten o salondan gram oksijen alamadan ayrılacaktık. Bu filmin tutma sebebi de türü yeniden tanımlaması sanılmasın. Aksine bildiğiniz şeyleri yapıyor ama bunları en iyi formuyla önünüze koyuyor. Kaçanın kaçacak yeri olmadığı için kovalanmadığı, kovalanın da cine periye yüzünü çevirmeden canlı kanlı bir insan olmasına rağmen tüylerinizi ürperttiği dört başı mamur bir film özetle. Muhtemelen gelecek yıllarda “Sen ne güzel yönetmenimizsin Fred Alvarez.” dedirtecek bir dahi var kameranın arkasında, onu da belirtmeden geçmeyelim. Eli senaryoya değen her yönetmen gibi suratınıza boşalmak yerine ölçüsü profesyonelliğiyle sabit üslubu dudak ısırtıp, kalp ritmini bozuyor. Son virajda kollarına atladığı twistleri de olmasa bir içimlik suya kadar yolu var.
Lazzaro
29 Ağustos 2016 at 20:40
“Eli senaryoya değen her yönetmen gibi suratınızı boşalmak yerine ölçüsü profesyonelliğiyle sabit üslubu dudak ısırtıp”…
Hı?.. Ben burayı anlayamadım.
Umur
29 Ağustos 2016 at 20:44
“Overthink” kelimesine Türkçe karşılık bulamayınca böyle bir şey çıktı işte 🙂 Yani kendi senaryosunu yazan yönetmenlerde olduğu gibi bir şeyin üzerine çok kafa yorup abartıya kaçmıyor, yormuyor, aksine ölçülü demeye çalıştım. Ne fazla, ne eksik. Şimdi oldu mu?
Arda
22 Ocak 2017 at 01:13
Bir eleştiri yapılmış, ya da hatta anlaşılmamış yazı için açıklama istenmiş. “Şimdi oldu mu?” gibi kaba bir soru sormanız size yakışmamış. Okurlarınıza nazik davranmanızı rica ederim.
Teşekkürler, sitenizi takip ediyorum her zaman.