Eleştiri
Nina
| F |
Efsanevi şarkıcı Nina Simone’un belgeselini izlememizin üzerinden daha bir yıl geçmedi ama bir süredir rafta bekleyen yeni biyografisi Nina seyircinin huzuruna çıktı. Gelgitli ruh hâli, kural tanımayışı ve asî ruhuyla bir döneme damgasını vurmuş olan eşsiz bir ses Nina Simone. Bu kadar prestijli ve müzik sahnesi için önem teşkil eden birisi mevzu bahis olunca insan beyazperdedeki herhangi bir yansımasında en azından kadının bıraktığı mirasa saygı duyulmasını bekliyor. Yalnız çala kalem yazılmış bir senaryo ve asrın en kötü casting seçimiyle bunu yapmak pek mümkün değil. Aldığı irili ufaklı rollerde güzel bir surat ve allah (who again?) vergisi kemik yapısından daha fazlası olduğunu kanıtlayan Zoe Saldana, siyahi ama teni açık bir oyuncu. Nina Simone’u canlandırması gerekince de anlaşılan yüzüne ve vücudunun belli bölgelerine (belli diyorum çünkü ensesinin es geçildiği aşikar) komik bir boya sürülmüş. Bu siyahın elli tonu kıvamındaki kötü illüzyonun üzerine oyunculuk yapmaktansa taklidi tercih edip kendini iyice rezil eden bir Saldana’yla karşılaşıyorsunuz. Filmin bel kemiği olması gerekirken inadına gözüktüğü her sahnede tüm atmosferi parçalayıp inandırıcılığı azaltıyor. Ha sanılmasın ki bu dış güzelliğe bakan hallerimizin yanında muhteşem bir senaryo var. Hayır efendim, azıcık Nina Simone’un Wikipedia sayfasını karıştırsanız bu filmde öğrendiklerinizden daha fazlasını görürsünüz. Olmamış, olamamış. Üzerine de çok çene çalıp, Nina’yı bir film ya da bir sanat eseri olarak ele alıp saygı göstermenin pek anlamı yok. Belki bir gün Milan’ın mollylenmiş Diana Ross taklidinden daha fazlasını yapabilen biri çıkarsa adam akıllı bir Nina Simone biyografisi de izleriz.