Eleştiri
The Invitation
| C |
Kapılarını yeni araladığım korku evreniyle ilgili bilgi dağarcığım iki yıllık film tarihiyle sınırlı olmasına rağmen eğer ki izlediğim bir şeyi o minnacık çemberin içine düşürdüğüm başka bir filme benzetebiliyorsam bu işte bir terslik var demek oluyor, öyle değil mi? Coherence’ın uzak kuzeni The Invitation, beşerî ilişkileri televizyondaki pembe dizilerden ileriye gidemeyen insanlar tarafından yazılıp oynanmış bir okuma bayramı şenliği. Müsamerenin en ön safhında Tom Hardy’e benzemek dışında bugüne kadar başına tek bir iyi şey gelmemiş Logan Marshall-Green, yanında da onun tek mimikle yürüttüğü performansına tezat olsun diye eşlik etmeye gelen abartılar prensesi Tammy Blanchard (bkz. The Big C) hanımefendi var. Eski eşinin evindeki bir arkadaş toplantısına gelen uzaklara bakıp düşüncelere dalmalı, şüphesini sadece kaşlarını kaldırarak belli edebilen tipik Amerikalımız gecenin karanlığında kapanı andıran bu evde kafasındaki delegelerle boğuşuyor. Konu itibariyle tipik gerilim formuna uygun, klostrofobik atmosferinde tül entarinizi bile siz dar edecek bir şeyle karşılaşacağınızı umuyorken karşınıza seyircisini değil, kendini dahî kandıramayan bir ayağı kırık oturak çıkıyor. Takdir edebildiğim tek şey yönetmenin detaycılığı, evin içerisinde atılmadık adım, görülmedik yer, keşfedilmemiş toprak bırakmaması. Ama bu senaryoyla devrimci bir korku/gerilim filmi değil ancak esprilerinin hakkını veremeyen oyuncularla dolu beş, bilemedin üçüncü sınıf bir komedi çıkar. Korkmak için inanmak, inanmak için de gerçek olmak lazım. Ve tabii aklına gelen tek orijinal fikri, ki onun da orijinalliği sorgulanmaya açık, bir yere gidemeyen filmin son 10 dakikasına bırakmak büyük bir hata. Notum koltuklara, masaya, çatal bıçak takımına. Ve tabii yönetmenin ben buralara fazlayım diyen kamerasına.