Eleştiri
The Net
| C- |
Kim Ki-duk hangi filmiyle, ne zaman ülkemizde adı en çok bilinen yönetmenlerden biri oldu bilmiyorum, ama ben Filmekimi yoklamalarına katıldığım günden beri festival programına düşen tüm projelerini izlemeye çalışıyorum. Pieta’yla formundan bir şey kaybetmediğini kanıtladı, Moebius’la arpalama günlerine geri döndü, One on One’da da yine eften püften davalara gereksiz kafa yordu diye düşündükten sonra bu sefer soluğu daha önemli hissettiren bir mevzuda almış Kim Ki-duk. Kuzey Kore’de balıkçılık yaparak geçimini sağlamaya çalışan ana karakter yine gölde açıldığı bir gün kayığının motoru bozulunca akıntı yüzünden Güney Kore karasına vuruyor. Önce ajan olduğu düşüncesiyle paranoyak bir polisin önderliğinde sorguya alınıyor, ardından da bir sosyal deneyin (yine casus olduğuna dair saplantılı bir amaçsızlıkla) parçası hâline dönüştürülüyor. Kim Ki-duk’un tutturduğu tona alışık seyirci için The Net’in mübalağalarıyla yüzünü komediye çevirdiği anlar altın değerinde. Fakat bu sefer kendini ciddiye alan bir sinema dili var. Kapitalizme gözler kapanıyor, değeri olmadığı sanılan yerlerde para komünist rejimin adamlarını bileklerine kadar boka sokuyor ve en nihayetinde de kirlenen yine masum köylü, alt sınıfın fakir emekçisi oluyor. Bugüne kadar sembollerini kör gözüm parmağına diye şahadet getirerek saçmamış bir yönetmenden sığ, gün gibi aşikar, yaşadığı topraklarda ne olup bittiğinin bilincinde tonla mesaj var. Unutmadan, eziyet sahnelerinde insanlar gülüyor diye üfleyip püfleyen yanımdaki hanıma sesleniyorum, learn your herstory. Kadehimi Kim Ki-duk’dan dört başı mamur bir öykü bekleyenlere kaldırıyorum: Saflığınıza. Şimdi asıl soru şu, Kim Jong-un ne zaman elindeki atom bombasını Kim Ki-duk’a yolluyor? Yoksa yine hackerlara mı sırtını yaslayacak? Bu filmden daha komik olamayacak, ama daha dramatik sayılabilecek olaylar zincirini merakla bekliyorum.