Eleştiri
Toni Erdmann
| B- |
Toni Erdmann yazıma yıl boyunca bu filmi yeteri kadar sevmediğim için Soraya M. gibi taşlanacağımı bilerek başlıyorum. Cannes’da film bittiği gibi nefes almadan Twitter’a fikirlerini aktaran eleştirmenler sağolsun, Mayıs ayından beri Daniel Blake yerine Toni Erdmann’ın Altın Palmiye’yi alması gerektiğini okuyup duruyoruz. Zayıf bir sinema yılı sayılabilecek 2016’nın erken favorileri arasında yer alan bu Maren Ade filmi, işi gereği Almanya’dan Bükreş’e yerleşen kariyer odaklı bir kadına babası tarafından yapılan anî ziyaretle start alıyor. Öncesinde ne kadar şahsına münhasır ve hayat dolu bir adam olduğunu öğrendiğimiz baba figürü kızının Bükreş’teki mutsuzluğuna, daha doğrusu “Mutlu musun?” sorusuna doğru düzgün bir cevap verememesinden gelen cesaretle, kendince deva olmaya çalışıyor. Modern iş hayatı için çizdiği realist portreyi Winfried ile, nam-ı diğer Toni Erdmann, tezat yaratarak olabildiğince güçlendirmiş yönetmen/senarist Ade. Adı konmamış kederinin faturasını da erkek hegemonyasına bırakılmış iş dünyasında defalarca kez ödüyor ana karakter Ines. Hissizliği ve istediğini sandığı şeylerin onu tam olarak doyuramamasına rağmen babasının tüm absürtlüklerine ayak diretmesi filmi unutulmaz bir hesaplaşma mizansenine doğru taşımış. Masumiyete geri dönme arzusu, şarkılardan ihtiyar köpeğe kadar her şeye duyulan özlem ve hep mizah olmadan nefes alınmaz diye bağrılması istediğini alıp ihtiyacın olana kavuşamamaktan. Ama, hem de koca bir ama, mizahı hiçbir Avrupa ülkesine benzemeyen Almanlar’dan evrensel bir baba – kız öyküsü (hem de bu kadar komedi ağırlıklıyken) çıkacağını düşünmek çok ütopik geliyor bana. İyi fikirlerin uzatılmadığı, aynı esprinin tekerrüre bağlanmadığı, kurgu masasında her sahneye vazgeçilmez gözüyle bakılmadığı bir film istiyorum, çok mu? Beğenilerin Toni Erdmann için “hayat üzerine” gibi uyduruk bahanelerden çıkması da epey acıklı (bkz. La grande bellezza vakası). Tünelin sonunda her daim ışık olduğunu kurumsal düzenbazlığın çarkına takılmış ufacık bir kesimi seçerek anlatmayı tercih etmişler ne de olsa. O değil de Altın Palmiye için adres olarak burayı gösteriyorsak, vay Cannes’daki yarışma filmlerinin haline…