Eleştiri
After the Storm
| A- |
Anlatılacak hikayeler tükendikçe – ve hunharca tüketildikçe – ezbere yerleştirdirdiğimiz anahtar kelimelerle özgün bir yaratıma girişen, bugüne kadar eksikliğini hiç hissetmediğimiz ve ancak tadına vardığımızda ihtiyaç duyduğumuzu anladığımız filmler daha da bir değerleniyor. İşte Hirokazu Kore-eda’nın bir diğer başyapıtı Still Walking’de çalıştığı oyuncu grubunu tekrardan bir araya getirdiği After the Storm vasat geçen Filmekimi’nde ilaç gibi geldi. Kumar hastalığını hep varını yoğunu ortaya koyarak dibe vuran ve asla da doymayan karakterlerle izlemeye alışmıştık. After the Storm bu menem şeyi bir zayıflık gibi anlatmak yerine hayat standartlarını değiştirmek adına kısa yola başvuran umutsuzların sesi oluyor. Başarısız bir evlilik ve geç yaşta mecburî gelen kariyer değişikliği Ryota’yı atlardan, lotodan medet ummaya itmiş. Aslında etrafımızda bu küçük olasılığın yaratacağı sevinç dalgalarının hayaliyle ayakta duran o kadar çok insan var ki, After the Storm’un içimizdeki bu zayıflığı yakalayabilmiş ilk film olması onu zaten benzerlerinden bir adım öne çıkarıyor. Bir hikaye anlatıcısı olarak eksiklerden çok fazlası olan yönetmen, yine evrensellikte sınır tanımayan bir aile yaratıp ana karakterini düştüğü kapandan çıkarmıyor ve “Hayır, hiçbir şey güzel olmayacak.” kapanışıyla da soğuk duşlara sevk ediyor. Final yolunda döşediği ayrıntılar da cabası. Yarı zamanlı dedektiflik işinde dağılmış yuvasından kalanlarla ilgili sorularını cevaplamaya çalışıyor, günlük zaferlerin peşinden koşarken kendi babasının aksine oğlunun zihninde anılmaya değecek hatıralar bırakmak istiyor Ryota. Düşmüşlüğünün ve yanlış olduğunu bildiği eylemlerle ilgili vicdan azabı çekmemesi aldığı darbelerle kalınlaşmış derisinden. Şimdi akıllarda tek bir soru: Kore-eda gibi cömert diyaloglar yazıp gündelik hayata bu kadar leziz bakış atabilen başka bir yönetmen var mı? Varsa da umurumuzda mı?