Eleştiri
The Handmaiden
| A |
Sen seks sahnelerini aşırı stilize eden, video klip mantığıyla soft porn çeken her yönetmenle dalga geç, sonra erotik bir dramaya, hem de elini kirletmekten çekinmeyen Park Chan-wook’un kimono aralamalı, dil kası çalıştırmalı, en yüksek derecedeki orgazmı yaşatmalı The Handmaiden’ına vurul. Aynı cümle içerisinde adımız geçtiğinde dahi emanet hissiyatı veren bu 20. yüzyıl öyküsü gagalayalım diye fırlattığı her lokmayla ağız dolduran bir resimli roman. Üç parçada intikam, aşk ve açgözlülüğü alıp karakterlerine kardeş payı yapmış Park Chan-wook. Film zengin bir kadının mal varlığını ele geçirmek için yapılan tezgahla başlayıp Yeşilçam’a Turist Ömer selamı çaktıktan sonra, en testosteron kokan sahnesinde bile kartları ters çevirip iktidarsız erkekleriyle yepyeni bir pencerenin camını kırıyor. Oldboy’da cinsiyetler arası hegemonya ile inceden dalga geçen Park Chan-wook, kadın merkezli sinemasında hoparlörleri patlatmaya yemin etmişcesine volümü iyice açıyor. Görsel anlamda baş döndürücü olayım derken sırtını yeni nesilin şakşaklamaya bayıldığı twistlere de dayamıyor üstelik. Kaldı ki filmin ikinci yarısı sağlı sollu tokatları taklit eden sürprizlerle dolu. Lâkin güç kaynağı bunlar değil. Absürt Uzak Doğu mizahının ayak altı paspas edilmiş erbezli bireylere teslim edilip, söz konusu kadının hükmettiği taş toprak olunca püripak mükemmeliyete oynaması da cabası. Fetiş ise fetiş, sevişme ise sevişme. Kaba gülünçlükleri, abartılı süsü böceği, an ile bağdaşmayacak mizansenleri düzensizi tertipli kılıyor. Biraz da hikaye anlatmanın ötesinde yönetmenin kendini tatmin etmeye daha çok odaklandığı bir yarı başyapıt The Handmaiden. Katarsisleri psikolojik boşalmalarla biten bir melodrama bu kadar aç olduğumu bilseydim sürreal birkaç film karıştırırdım. Oturduğum yerden kalkmış, izlememin üzerinden birkaç hafta geçmesine rağmen müziklerini dinlemeyi durduramadığım The Handmaiden için alkış tutmuşum varsayın.
Ronyn
28 Temmuz 2017 at 03:01
Bu film icin yorum birakmazsam olmazdi. Filmin her sahnesi ayri ayri islenmis, her kareye ayri ozen gosterilmis hicbir sey gecistirilmemisti. Oyunculuk desen oyunculuk, entrika desen entrika, kurgu desen kurgu her sey her seyin dibine vurulmustu. Erotikin aslinda duygular uzerine yapilmis bir film olmasi gerektigini gozler onune sermisti. Ilac gibi bir filmdi. Su donemde amerikan kulturunun dayatildigi vasatin bile altinda filmleri izlemek yerine bazende on yargilari yikip uzak dogu filmlerini izlemek bence daha yerinde bir karar olur. Tesekkurler oscarboy.