Eleştiri
Land of Mine
| C |
Yabancı film yarışı her sene birbirinden nitelikli filmlerle dolu olmasına rağmen Akademi bir şekilde bu kategoriyi de sıkıcı bir hale getirmeyi, olabilecek en klişe ve en seyirci canlısı filmleri kısa listesine ekleyip hevesimizi kursağımızda bırakmaya bayılıyor. 2016’nın Toni Erdmann’lı, Elle’li macerasında da muhtemelen Land of Mine kendine yer bulacak. Peki ne bu Land of Mine? Danimarka adına Oscar’da yarışacak yapım İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra Danimarka’da esir kalan Alman askerlerin sahil bölgesindeki mayınları temizlemesi üzerinden bolca kim haklı kim suçlu, el kadar bebelerin eline silah verip yolluyorlar, ah bu ülkenin askeri olacağıma öleydim daha iyi gibi ucuz demagojilerle gözyaşı hedefliyor, gücünü de sade ve sadece ilk yarıdaki mizansenlerle manzaranın şairaneliğinden alıyor. Daha evvel Teddy Bear adında senaryosunu yazdığı bir filmi izlediğim Martin Zandvliet, Land of Mine’ın arkasındaki beyin. 120 dakikanın içerisine iki film sığdırma hevesine aşina olduğum için Land of Mine’ın da seyirciyi göz devirmekten yorgun düşüren ilk yarısı sonrası bambaşka bir şeye dönüşmesine şaşırmadım. Çağan Irmak’ın, Ferzan Özpetek’in ve hatta Mahsun Kırmızıgül’ün pek çok kez yürüdüğü “Daha da fazla ağlatmam lazım!” yoluna girmesi komik. Muhtemelen yerli versiyonunda Ahmet Mümtaz Taylan’a devredilecek sert görünüşlü ama kalbi yumuşacık generalinden, filmin tansiyon yaratmaya çalıştığı hadi bakalım mayını imha etme sırası sende kısmına kadar eleştirilecek tonla şey var. Ama ne güzel? Dil bariyeri sağolsun entonasyon hatalarını anlayamadığımız için tüm performanslar temiz duruyor. Film akıcı, çok zihinsel aktivite gerektirmeyen basit bir anlatımı var. Ana akıma yüzünü dönmüş olmasına rağmen estetiği de bir o kadar mücella, şahsına münhasır. Peki ben yer miyim? HAYIR.