Eleştiri
Hacksaw Ridge
| F |
2006 yılında alkollüyken polis tarafından tutuklanıp, bindiği araçta Yahudi emniyet görevlisine antisemitist yorumlarda bulunan Mel Gibson o gün bugündür imajını temizleyemedi, ki temizleyemesin de zaten. Sağın manasız bir yükselişe geçtiği, toplumun kültür seviyesi yükselirken abartılı milliyetçiliğin inadına tavan yaptığı günümüz dünyasında bir faşist daha gözümüzün önünden eksilse bir şey fark etmez. Hadi yorumlarını bir kenara bırakıp ne olursan ol yine gel diye Mevlanacalığa soyunalım ve Gibson’ın hatalarından ders aldığına, dünya görüşünü değiştirdiğine inanalım. Peki Hacksaw Ridge’i ne yapacağız? Şakayı andıran gerçek bir hayat hikayesinden uyarlamış Gibson efendi bu filmi. İkinci Dünya Savaşı’na katılan, ama vicdani ret hakkını kullanarak eline silah almayan er Desmond Doss tam bir beyaz taşralı. Alkolik babayla dindar bir anneden böyle bir evlat çıkabileceğine insan ihtimal vermiyor. Fakat Desmond küçük yaşta babasına benzemektense İncil’e sıkı sıkıya sarılmayı tercih etmiş. Filmi Gibson’dan bağımsız olarak değerlendirirsek savaş sahneleri iyi çekilmiş, gerisi çok çok kötü diyaloglarla bezeli senaryonun esiri olmuş ve casting hatalarıyla da parçalanmış denebilir. Altındaki Mel Gibson imzası zaten ilkokul müsameresini andıran, kimi yerlerinde kameraya bakıp göz kırpmasına ramak kalmış gibi dersler vermeye çalışan maskaralığı iyice dibe çekiyor. Çünkü bu beyefendi tüm dünyaya bir özür borçluyken kendini Desmond Doss’ın yerine koyup kimseye zararım yok, ben pasifistim diyebilecek kadar utanmaz. Yerseniz, kimseye önyargıyla yaklaşılmaması gerektiği ve her fikrin arkasında konuyu anlaşılabilir kılan bir hikaye olduğunu da iddia ediyor. Belki buradan Diane Sawyer’lı bir Mel Gibson röpörtajına bile uzanabiliriz. Hiçbir filmden çıktığımda kendimi bu kadar kirlenmiş hissetmemiştim. Hacksaw Ridge’in seçim boyunca kafamızı ütüleyen, ABD’deki hassasiyet kumkumaları tarafından da alkışa tutulduğunu görmek ürkütücü. Demek ki her şey çalıştığın yayın kuruluşunun Gibson’ın filmini dağıtan şirketle bağlantısında bitiyor. Bence reality show yıldızlığından Twitter trollüğüne, oradan da başkanlığa terfi eden adamla Mel Gibson’ın benzer kafa yapılarına sahip olduğunu görmek çok da güç değil. Ama işte patlayan bedenler, sisli savaş sahneleri var lütfen! Dikkatleri dağılıyor çocukların. Neyse… Hollywood’un geri dönüş masallarına kananlara selam olsun! Ben tokum.
ayça
27 Ocak 2017 at 04:09
Okurken her bir sözüne katılmadan edemedi. Kesinlikle haklısın filmi izlerken ders dinliyor gibi bile hissettim bir an Mel Gibson’ı ve böyle giderse eserlerini de sevemeyeceğim gibi gözüküyor. Kaliteli yorum ve F ‘yi hak ediyor.