Eleştiri
10 Cloverfield Lane
| A- |
İlle de ana akım sinemada bir şeyler yapacağım, seyircimi sinema salonunda gerim gerim gereceğim, twist’i çaktırmadan servis edeceğim diyen yönetmene ya da senariste ders kitabı niyetine okutmalık bir film olmuş 10 Cloverfield Lane. 2008 yılında Matt Reeves’in yönetmenliğini üstlendiği Cloverfield’la tam akrabalık bağı olmayan ve söylenenlere bakılırsa bu filmin finalinin aynı evrende geçen hikayeler olduğunun işaretini verdiği yapım zatımı pek şenlendiren 2016 sürprizleri arasında. Her manevrasında bizi tekrar tuzağa düşürse ne de şahane olur diye düşündükçe 10 Cloverfield Lane zihnimi okuyup hayır her şey yalan, hayır hayır her şey doğru, bak bu sefer gerçekten yalan, yemin ediyorum hepsi doğru diye bir sağdan bir soldan tokatladı durdu beni. Evde hesabını yapıp gelmiş, ödüllere boğulası üç performansın ev sahipliği yaptığı, korku sinemasının böö diye karanlıktan çıkan inine cinine inat her şey yerli yerinde. Trachtenberg filmini ufak detaylarla renklendirmiş. Birinin alnının kırışıklığında, diğerinin odasındaki havalandırma boşluğunda yatan bir gerilim. Üstelik üzerinde dört döndüğü gerçek için de finale kadar manevrasızlıktan yormuyor. Artı hanesine eklenebilecekler arasında final şaşırtması da var. Üstelik Trachtenberg ve senaristler (içlerinde Whiplash’den tanıdığımız Damien Chazelle de var) asla ama asla tahmin edemeyeceğiniz sona bırakmadığı için tüm beklentiyi karşılama misyonunu, başka bir evrenden ışınlanıp gelmiş kapanış formüllerdense o ana kadar köpürüp katmerlenmiş psikolojik gerilime yeni bir boyut kazandırıyor. Belki sonunu bilmek ikinci izleyişi yeteri kadar keyifli kılmayabilir. Fakat hiç şüphesiz ki duygusal kalkanlarını parçalayıp karakterleriyle aynı sığınağa tıktığı seyircisine eşi benzeri olmayan bir deneyim yaşatıyor. Biri bana gelsin, o da sensin Trachtenberg.