Eleştiri
Loving
| B+ |
Amerika’daki dillendirilmemiş faşizme sinema ve televizyon sektöründe atalarının hikayelerini anlatarak cevap vermeye çalışan ciddi bir kalabalık var artık. Azınlıklara ve kadınlara yeteri kadar iş vermeyen endüstri, uzun süredir görmezden geldiği toplulukların isyanıyla farklı şekillerde baş etmeye çalışıyor. Midnight Special’la kaybettiğimizi düşündüğümüz Jeff Nichols, kağıt üzerinde buram buram Oscar kokan Loving’i duyurduğunda da yine Ava DuVernay benzeri sosyal meseleli bir çığlıkla mı muhattap olacağız diye düşündürmüştü. Yalnız aşırı ödül mevsimi kokan paketin içi derdi boyundan büyük biyografilere çok öykünmemiş bambaşka bir anlatımla dolu. Seslerin yükselmediği, ırk çatışmasının fazlaca karikatürize edilmediği, kimsenin filmi kahramanca sonlandırmadığı bir yapım Loving. Evet, tarihte önem teşkil eden bir evlilik Loving çiftininki. Ne de olsa bir ilk, kalıplaşmış dayatmalara ayak diremiş mühim bir aşk. Ama bağıra çağıra değil de, sindire sindire yaşandığından Jeff Nichols okşayarak resmediyor sanki elindeki hikayeyi. Kimsenin öfke nöbetlerine girip gözünün döndüğüne şahit olmuyoruz. Siyah kadın iyilik timsali değil, beyaz adam da gurur heykeli. Herkes biraz kusurlu, biraz kırgın, biraz yarım. Bir de öyle bir yere koyuyor ki kamerasını Jeff Nichols, film izlediğinizi bir an unutuyorsunuz. Ruth Negga ile Joel Edgerton gerçek Loving çiftine dönüşüyor. Hayatlarının belli bir kısmındaki kilit noktalara odaklanan yapım da ne anlatmak istediğinin farkında bir belgesele. Durgunluğun isyan sayıldığı bir film kısacası. Sadece Lovingler değil, hikayenin anlatılış biçimi de önemini gürültü koparmadan gösterebildiği için sıradan olandan fersah fersah uzakta. Aklıma hilelere sırtını yaslamamış bir yönetmen ve muazzam bir kadın oyuncu performansı kazıdı. Sene bittiğinde adını duyacağımız her yerde gurur kaynağımdır artık.