Eleştiri
The Eyes of My Mother
| B+ |
Korku filmlerine yeni ısındım, tür sinemasının örneklerini son 1-2 senedir izliyorum diye diye dilimi iyi zımparalanmış suntalama benzettiğimden direkt dalıyorum The Eyes of My Mother adındaki kabusun içine. En karanlık rüyalardan daha kasvetli, en büyük muhataradan daha tekinsiz bir gerçeklikte geçiyor bu Avrupa filmi görüntülü arsızlık gösterisi. Eline aldığı her mevzu bir deneme tahtası yönetmen/senarist Nicolas Pesce’nin. Kişinin hem suç hem de ceza olduğu görsel anlatılar gibi başlayıp tamamen gözden kaybolana kadar bataklığın içinde yürüyor. Öyle bir korku filmi ki bu dünya dışı varlıklardan öcü yapıp perde arkasına, koridor sonundaki karanlık odalara saklamaktansa canavarını şakkadanak alnınıza yapıştırıyor. Bakmaya çekindiğiniz aşağılık infazcı sizi o ahşap döşemeli eve kapamış sanki, av olduğunuzu bilememişsiniz. Böyle deneyimlere açık olmadığımı sanıp muhafazakar bir film sevdalısı olarak ömrüme devam ederken The Eyes of My Mother hastalıklı ruhlara susamış bünyeme iyi geldi. İzledikten sonra sadece mideyi değil, tüm metabolizmayı tuz ruhuyla arındırmak istesem de korku filmi böyle oluyor galiba. Şikayetlerimin büyük bir kısmı yüklenecek anlamların az olmasından ve bittabi mürekkebin kağıda döküldüğü haliyle final yapmaya çalışılmasından. Bu gaddarlık kapanış namına daha fazlasını hak ediyormuş hissiyatından filmi izlememin hafta dönümünü kutlamama rağmen kurtulamadım. Kanın siyahken bile iç parçaladığı göze hoş resimlerle dolu yapımın bir ilk film olduğunu da şuraya kondurayım. Vaat edilen umut olsun istiyorsanız, alın size Nicolas Pesce!