Eleştiri
King Jack
| B |
Screener sezonunun boşluğunda ne izlesem sorunsalına pek iyi geldi King Jack. Büyümek işini mercek altına almış tahkiyelerin en körpesi, en toyu. Özü kurgucu Felix Thompson’ın uzun metraj kulvarına ilk sıçrayışında kamera zorbalığın tesiriyle hayatı zindana dönmüş Jack’e eğiliyor. Akli yetilerini terk eden teyzesi sebebiyle esas oğlanımızın cüda kuzeni ziyarete geliyor ve yeni yetmeliğe dair her teferruat bu ikilinin ömründe vücut buluyor. 21. yüzyılın teknoloji ayağına serilmiş modern gençlerine odaklandığından da sosyal medyanın kapanında, cinsel içerikli mesajlaşmanın mevzubahis olduğu, narkotik dairesine dönmüş ergen odalarında seyir alıyor tüm keşmekeş. Jack ağabeyine ait hataların bedelini ödüyor, kuzeni ise erken yaşta ailevi bir travma yaşıyor olmanın götürüleriyle boğuşuyor. Her şey kıvamında, her şey olabildiğince çağcıl. Tanıdıklığına rağmen ilgi uyandırıcı bir gelişme hızı hakim filmin bütününe. Seyircisinden tek isteği 80 dakika boyunca sabredip kimseyi erkenden infaz etmemesi. Thompson bu yeni tecrübesinde esinlendiği büyüme öyküleriyle akrabalık bağı kurmayacak kadar da bilge. Bu çarpıcı başlangıca yapılabilecek tek eleştiri gerçeğe ulaştırıcı güçlü bir içerik sunmaması olabilir belki. Uçuş uçuş flu hayallere vakit ayırır iken Jack’den başka zatlara da müddet tanındığı hatırlansa, bilhassa ağabeyi hakkında daha çok detay ele verilse daha karizmatik bir sonuç elde edilebilirmiş. Yine de acı karşıtı, bir misli de incitici biçimiyle anmak en iyisi.