Dizi Eleştirisi
Gilmore Girls: A Year in the Life
| A+ |
Tam Oscar sezonunun ortasında kötü bir sinema yılı tüm açgözlülüğüyle oksijenimizi tüketirken geldi Gilmore Girls’ün dört mevsimlik geç vedası. Dizinin yaratıcıları Amy Sherman-Palladino ve Daniel Palladino zamanında kanalla ücret konusunda anlaşamayınca, CW yedinci sezonu onlar olmadan tamamlama kararı almıştı. O yüzden Palladino çiftinin hikaye için uygun gördüğü finali bir türlü öğrenememiştik. A Year in the Life, tam 10 sene sonra kafamızdaki tüm soru işaretlerini gideriyor. Rory kuş olmuş yuvadan uçmuş, yeni yeni yasak sevdaların çiçeği olmuş. Lorelai ile Luke’un ilişkisi türlü garabetleriyle aksamadan sürmüş. Richard (ve karakteri canlandıran aktör Edward Hermann) dünyadan göçmüş, bu yüzden Emily yalnızlığını anlamlandırma mücadelesi veriyor. Herkes tanıdık, eski bir dost kadar sıcak. Ama bir taraftan da yılların alıp götürdükleriyle kaçırdığımız zaman aralığında aşınmış, yaşları fark etmeksizin büyümüş, olgunlaşmış – sanki yeteri kadar olgun değillermiş gibi -. Ve noktalama işaretleri o kadar buruk ki A Year in the Life’da, çok özlediğimiz Stars Hollow her mevsimde tekrar tekrar kalbimizi kırıyor. Palladino’nun uygun gördüğü kapanış hikâyecikleri enfes. Misal Lorelai’ın bir anda Wild’ı okuyunca (izleyince değil) bir maceranın içine atlaması, Rory’nin 10 yıl sonra kararsızlıklarını Yale ile Harvard’dan hayatındaki erkeklere taşıması ve Emily’nin matemindeki tereddüt… Hepsi de Gilmore kadınlarını neden bu kadar sevdiğimizi hatırlatıyor. Başladığı yerde bitiyor olması esprisi de bir gimmick değil, hayatın ta kendisi aslında. Tarih tekerrürden ibaret diye hatırlayıp bir de kenarına bak bezini al, anasını bak kızını al diyoruz ve tüm taşlar yerine oturuyor. Keşke her dizi Gilmore Girls gibi yüce olabilse. Üzerine asla ölü toprağı düşmese, dirildiklerinde bir sıkıntısız tur daha atabilse. Saygıyla eğiliyor, 2016’nın film ya da televizyon fark etmeksizin en iyi fiction projesine sırılsıklam olmuş mendillerimi armağan ediyorum.
MVP: Kelly Bishop