Dizi Eleştirisi
Please Like Me (4. Sezon)
| A |
İnternet çağında yaşamanın en büyük avantajı kürenin diğer yarısına tek tıkla ulaşabilmek. Öyle büyük bir lüks ki bu, evren tam da televizyonun süre bazında beyazperdeden daha özgür olduğunu fark edip aptal kutusunu altın çağına taşımışken lisanını bilmediğiniz ülkelerden, topraklarına ayak basmadığımız kara parçalarından hikayelerle buluşturuyor. Avustralya’da tanınmış komedyen Josh Thomas’ın kendi hayatından baz alarak çiziktirip ekrana taşıdığı Please Like Me de bu hızlı tüketim alışkanlığımızın en tatlı tesadüflerinden. Eşcinsel olduğunu tüm çevresi bilmesine rağmen kendiyle barışmak için yirmili yaşlarını bekleyen Thomas, dizisinde de hem bu çekingenliklerinden, hem de annesinin hastalığının sosyal hayatı üzerindeki etkilerinden dem vuruyordu. Büyük bir şuursuzlukla tatlı masalının biteceğini bilmeden izledim son sezonu. Ve tabii ki de bedeli ağır oldu. Daha ilk sezonda “oralara” gitmekten, uçurumdan atlamaktan korkmadığını ispat eden Thomas, finale de bin Reşat Nuri Güntekin romanı ağırlığında bir veda kondurmuş. Islattığımız mendillerle Josh ile Tom’un evini temizler, Claire kendine gelsin diye suratına bir şaplak indirirdik. Tabii böyle söyleyince çok da ajitasyon kovalayan bir final sanılmasın. Perdeleri kapatana kadar dolambaçları arşınlıyor Josh Thomas. Özellikle kayıp sonrası arkadaşlarıyla yaptığı her sohbet fazlasıyla hayatın içinden. Quirky (hâlâ bu kelimeyi Türkçe’ye anlamını kaybetmeden nasıl çevireceğimi bilmiyorum) kimliğini sazlardan, sözlerden, zorlama hipster heveslerden değil, jenerasyonun sıkılmazlığından alıyor Please Like Me. Hatırlarımızda olağanüstü bir gençlik dizisi olarak yer etmeye devam edecek. Gastronomi ile iç içe geçmiş jeneriklerini kaçıranlar için Netflix’de de bulunmakta. Ağlayıp rahatlamak isteyenler elini çabuk tutsun.
MVP: Debra Lawrance