Keyfî Drag Race Tekrarı: Kod Adım Nancy Drew

İki drag queen çıktı meydane, ikisi de birbirinden şahane! Dördüncü bölüm itibariyle kim kazanan editiyle kutsanıyor, kime yol görünüyor muhasebemde ne kadar doğru formüller yarattığımı daha iyi anladım. RuPaul’un özene bezene seçtiği dokuzuncu sezon kadrosu abartılı kibarlık şovmenliği olarak başladı ve şimdi Valentina’yı kıskananlar, Trinity Taylor’ın diktatörlüğünü katlamayanlar, hiçbir gruba dahil olmayıp kendi yolunu çizmeye çalışanlar diye ayrı kulvarlarda devam ediyor. Mini görevlerden yoksun, çoğu Drag Race klasiğinin programın VH1’a transfer olup 45 dakikadan 40 dakikaya indirilmesiyle kaybolduğu yeni sezonda favorilerim arka arkaya görevler kazandı, belki de sırf bu yüzden şikayetlerimi kendime saklıyorum. Ama şu bir gerçek ki, Bob the Drag Queen’in ikinci haftada birinciliğini ilan ettiği, Alaska’nın kadroda yer aldığını öğrendiğimiz gün kazanacağını bildiğimiz dönemlerden sonra bu belirsizliğe, çok başlı yarışa ihtiyacımız vardı.

Drag Race’in bana kalırsa en büyük sıkıntılarından biri grup görevlerinde her elemana eşit derecede ağız sulandırıcı materyal düşmemesi. Ru ve saz arkadaşları, birbirine rakip iki sabah programını canlı olarak sunmalarını, Glee’den tanıdığımız Naya Rivera’yı konuk etmelerini istedi yarışmacılardan. Yalnız Eureka, Nina, Sasha ve Shea’e düşen roller ne kadar mizahi ögeler barındırıyorsa programların bir nevi sunculuğunu yapan Trinity, Peppermint, Alexis ve Farrah için de cırcır böceklerini kıskandıracak bir manasızlık vardı ellerine verilen tekstte. Yarışmanın haricinde bariz bir şekilde The Talk ve The View rekabetini ekranlara taşıma çabasındaki görevi yetersiz bulduğumu da eklemem gerek.

Sanıyorum bölüm birincisi olan Shea ve Sasha’ya hepimiz fazlasıyla güldük. Nina ile Eureka’nın tutan kimyalarının ekrandan bize geçtiğine de şüphe yok. Ama eğer değerlendirmeye, bölüm içerisinde queenleri ölçmeye girişeceksek gecelikleriyle podyumda yürüdükleri kısım hakkında fikir yürütmek daha mantıklı. Orada da yine Shea ve Sasha’yı fazlasıyla beğenerek göz alıcı tarzıyla Valentina’ya vuruldum. Nina’nın alışılmadık kılığı ve Eureka’nın sadomazoşist halleri beni pek etkilemedi. Charlie Hides’ı da epey donuk buldum açıkçası. Giydiği yüksek topuklu ayakkabılar mı, yoksa korsesiz figürü mü beni rahatsız eden tam emin değilim. Peppermint ile Cynthia Lee Fontaine hakkında söyleyebilecek hiçbir şeyim yok. Peppermint’i tekil röpörtajlarda büyük bir keyifle izlesem de henüz yarışma içerisinde beni etkilemeyi başaramadı. Cynthia’nın bu sezonda yer almayı hak etmediğini de gittiği güne kadar tekrar edeceğim.

Farrah Moan doğrusunu yaparak ana görevde parlayamadığı için kostümüne çalışmış. Alexis Michelle ise bir kez daha güvenli bölgede seyir alıyor. Aja… Kendime kızıyorum biraz Aja konusunda. Bu bölümde de ona güzel olmadığını söyleyen, cildiyle dalga geçen insanlardan bahsetti. Acaba fiziksel engele mi takılıyorum, içini görmeyip dışıyla mı yargılıyorum onu diyorum. Ama lip sync’ine kadar dokunulmaz biriymiş gibi lanse ettiği drag kimliğini ve bunu destekleyecek yeteneklerini görememek, iddiasının arkasını boş bulmak bezdirdi beni. Belki o kusursuz evreninin sarsılmasıyla, bu bölümde berbat giyinmesine rağmen, Aja’yı daha fazla sevmeye hazırım. Yalnız etkileyici olmayan gidişatının birkaç bölüme Ru tarafından nihayete eriştirileceğini de içten içe hissediyorum. Bu sezonun çabuk veda eden fan favorisi Aja olacak sanıyorum.

Son ikiye itirazım var mı? Teoride evet, ama pratikte hayır. Bence Peppermint ve Cynthia Lee düşmeliydi lip sync çukuruna. Ama Charlie’nin bekleneni veremediğini, Trinity Taylor’ın ise reality şov el kitabının en mühim ünitesi “Açık verme #vulnerability” için bir örneğe ihtiyacı vardı. Bu arada Trinity’nin şu bölüm itibariyle Top 4’de yerini garantilediğini düşünmeyen de Drag Race izlemeyi bıraksın. Eğer ki hanesine 1-2 görev birinciliği daha eklerse dokuzuncu sezonun tacını eve götüreceğini dair bir olasılıktan bile konuşmaya başlayabiliriz. Shea için de çılgınca sevindiğimi eklemem gerek. Henüz Trinity kadar kesin görmesem o da finaldeki yerini her bölümde öyle ya da böyle yüzünü göstererek ayırtıyor. Sürekli ana konunun bir parçası olması önünü açacak. En az onun kadar sevdiğim Valentina’dan daha hakiki bulduğum için de sanıyorum Shea Couleé için favorim demekte bir sakınca yok.

Tabii benim aklım yine final koltuklarını kim dolduracak sorusuna gidiyor. Üç değil de dörtlü bir yarış gibi görüyorum hep Drag Race’i. Çünkü her ne kadar sezonlar bir sene öncesinden çekilse de RuPaul Top 4 için hepsinin elendiği ayrı çekimler yapıyor ve sezonun ritmine, seyircinin algısına bakarak karar veriyor sonuca. Diyelim ki Trinity ve Shea iki koltuğu doldurdu. Valentina sonuna kadar gidebilecek mi? Alexis Michelle ya da Peppermint dedikoduları doğru çıkarıp sürpriz yapacak mı? Bu bölüme kadar varlığını unuttuğumuz Sasha Velour küllerinden doğacak mı? Nina ilk bölümdeki iddiasının arkasını getirebilecek mi? Ve Farrah Moan… Onun da Courtney Act’in yürüdüğü yollarda cirit atması olasılığı çok mu düşük sanki? Şimdi merakla yeni bölümü bekliyorum. Bu sefer bir müzikalde rol alırken izleyeceğiz queenleri. Altıncı bölümde de meşhur Snatch Game geliyor. Karın içeri, göğüs dışarı. Hazır, marş!

Keyfî Drag Race Tekrarı: Untucked

• Nina’nın farklılığını ve hep sürpriz yapabilme potansiyeli çok seviliyor da makyaj yetenekleri sizce de sallantılı değil mi?
• Sasha’yı sevmeyi çok istiyorum. Ama yani dört bölüm boyunca pik noktası Eureka’ya yeme bozuklukları hakkında ayar vermesiydi sadece.
• Charlie Hides’ın ben canlı şarkı söylerim, lip sync yapmam kuralı o kadar göz devirten cinsten ki… Hayatın hiçbir köşesinde öyle kuralcı, gurur insanına katlanamıyorum. Bakın Ali Rıza Bey’e, bahçede öyle ölüverdi.
• Shea Couleé’ye birincilik çok yakışmaz mı ama? Böyle Katya – Kim Chi benzeri bir galibe çok ihtiyacımız var.
• Cynthia’nın yarışmadan gönderildiği gün tüm yurtta kutlamalar başlatacağım. Sevmiyorum, olmuyor. Cucu’su batsın.
• Henüz bu konuda da fikrim değişmedi: Untucked > Ana bölüm.