Eleştiri
The Lego Batman Movie
Çıplak ayak düşmanı Lego bundan üç yıl evvel beyazperdeye hiperaktif bir şamata formunda konuk olmuş, film hem izleyici hem de eleştirmenler tarafından kucaklanmış ama yarattığı rüzgar (sanki çok önemliymişim gibi) benim dünyamda yaprak kıpırdatmamıştı. Hatta favori pozisyonunda iken Oscar’a aday olamaması – izin verirseniz ergen taklidi yapacağım – karın bölgemdeki yağlara epey iyi geldi. Şimdi ise dünyanın geri kalanı Lego Batman Movie de neymiş canım, ilkinin gölgesinde kaldı, ne gerek vardı da Batman’e bulaştılar diye sayıklarken ben bir aşk mektubu yazmak istiyorum animasyondaki yeni takıntımıza. Çizgi roman filmleriyle dalga geçmek çok zor bir zanaat değil. Deadpool’u da, Scary Movie’den bozma B tipi komedisi de, ucuza çekilmiş yetişkin filmi de (?) öyle ya da böyle kilit noktaları kanırtıyor. Hatta neredeyse bu parodilerin bir alt türe dönüştüğünü söylemek mümkün. Giderek kalabalıklaşan 21. yüzyıl yaratımı janrda Lego Batman Movie’nin benzerlerinden ayrıldığı kısım kendi hatıra tünelini yaratabilmesi ve oluşturduğu güldürücü alternatif evrenden ait olduğu türlerin hepsinde akıl kârı sayılabilecek bir öyküyü satabilmesi. Aşina olduğumuz karakterleri alıp biçimini bozmadan insafsız gülünçlüklerin içerisine yerleştiren bu yeni akımda skeç üstü skeç yapılandırmasına o kadar alışıldı ki The Lego Batman Movie’nin şakalarını devamlılığı bulunan bir maceraya yedirmesi neredeyse devrim çığlıklarıyla koşup sarılınmayı hak ediyor. Yine ekrandan taşan bir enerji, hâli kalmasa bile seyirciyi kolundan tutup zorla bir yerlere çekiştiren bir anlayış hakim. Ama bu sefer sizi alıp götürdüğü yerde sarf ettiğiniz efora değecek popüler kültür referansları, absürt olurken bile ayağını denk alan bir bilinçlilik var. Boğuk ses tonu, dokunduğu her kadını boğazına kadar belaya bulaştırma özellikleri bir yana dursun duygusal evrimini tamamlamamış ve asla tamamlamayacak Bruce Wayne’i zaaflı bir sosyopat olarak izlemek iç geçirmelerimize çare oluyor. Çizgi roman uyarlaması çöplüğünde taze bir nefes, zeki bir saçmalık büsbütün. Seslendirme kadrosunun cenk anındaki “piuv piuv” nidaları, utanmasa römorklu traktörü bile modifiye edecek araç tutkusu, kült DC kötülerinden yaptığı aranjman seyirlik değil ömürlük eğlencenin bir çırpıda aklıma gelen uçarılıklarından birkaçı. Kasting haricinde yolunu gözlediğim tek Oscar kategorisi En İyi Seslendirme için de Will Arnett’e şimdiden bir yer ayırılması gerektiği kanaatindeyim. Hazır Oscar demişken, boş geçen animasyon yılında The Lego Batman Movie’yi bir önceki filme haksızlık yaptıklarını düşünerek ödüllendirseler, fena mı olur? Eminim bu evrenin hayranları daha evvelki mızıldamalarını hatırlatarak başımızı ağrıtacaktır sosyal medyanın ücra köşelerinde, ama buna değer diyebiliyorum. Hele ki Christian Bale ile Ben Affleck’in istemsiz güldüren homurtularından sonra beni rahatsız ettiğini fark etmediğim bir boşluğu doldurduğunu da düşünürsek tam güç arkasındayım Lego Batman Movie’nin. Varsın, Pixar seneyi Oscarsız kapatsın. Böyle cinnet hâllerinin de değer verilmeye hakkı var.
Fesat Mukayese: The Lego Batman Movie > Batman Begins