Eleştiri
Atomic Blonde
Tüketim arttıkça eskiye rağbet fazlalaştı, bit pazarına nur yağmaya başladı. Charlize Theron’un fânilere bahşedilmiş bir Tanrıça olduğunun altını çizmek amacıyla çekildiğine can-ı gönülden inandığım Atomic Blonde, Soğuk Savaş etkisindeki bölünmüş Almanya’da müzik kullanımından sanat yönetimine kadar seksenler nostaljisi yaşatan klasik bir ajan filmi. Uyarlandığı grafik roman The Coldest City‘nin adının hakkını teslim etme gayretindeki atmosferi ve filmin son çeyreğine denk düşen merdivendeki dövüş sekansı haricinde bir marifeti olmadığından direkt yermeye geçeceğim izninizle. Daha evvel James Bond’da bile denenmiş “tüm ajanların kimliklerinin yer aldığı liste düşmanın eline düşerse” varyasyonunu çift zamanlı bir hikâye üzerinden anlatma çabası Atomic Blonde’ın en büyük kayıbı. Bir tarafta Theron’un karakteri yeni geldiği Berlin’de alnına hedef tahtası yerleştirmiş gibi bir maceranın içine atılıyor. Diğer tarafta da yaşlı adamlarla küçük bir odada, ne komik ne de ilginç bir soruşturma için ter döküyor. Yönetmen David Leitch, başrol oyuncusunun elindeki en büyük şans olduğunun farkında ve tüm kartlarını buna göre oynamış. Buz dolu küvete gir Charlize, gel şu kadınla seviş Charlize, en gösterişli balıkçı yaka kazağının üzerine kaşmir trençkotunu geçirip adam döv Charlize… Peki bir yere varacak mıyız? Yok yok hayır, fragman güzel gözüksün. Aslında inkar edemeyeceğimiz büyük bir başarısı var Atomic Blonde’ın; o da kısa tanıtım filmleriyle bir illüzyon yaratarak seyirciyi kandırmış olması. Fakat hakikat her zaman olduğu gibi can acıtıyor. Piyasadaki tüm dazlak ve haşarı karakterlerin koleksiyonunu yapmaya başlayan James McAvoy da bu henüz libidosunun kontrolünü eline geçiremeyen bireyler için yazılmış filmde figüran eylenmiş. Tüm olmamışlıklarından geçip Theron’un Ruslar’ı dublörsüz kılıçtan geçirdiği sahneye bağlandım desem bile finalde üst üste gelen üç, sayıyla 3, twist‘in affedilebilir bir yanı yok. Gözler burada yine Nolan’a gidiyor, yarattığı öykü burkma ekonomisi için türlü beddualar okunuyor. Cenaze marşı. Kapanış.
Fesat Mukayese: Charlie’s Angels > Atomic Blonde