Dizi Eleştirisi
Insecure (2. Sezon)
Çığ gibi büyüyen azınlık reprezantasyonunun, her ne kadar Televizyon Akademisi tarafından bayrağı Atlanta’ya devredilse de, en başarılı formu bana sorarsanız Insecure. Nispeten daha az beğendiğim ikinci sezondaki tavır değişikliğini bile bir düzleme oturtabiliyor ve dizinin arkasındaki Issa Rae’in ne yapmaya çalıştığını görebiliyorum. O her ne kadar kabul etmek istemese de kılıf değiştirmiş 21. jenerasyon siyahilerinin daha beyaz zevklere sahip, ekonomik olarak denklerinden üstün bir kısmına odaklanarak girizgahı yapmış ve klişelerden arındırılmış formuyla sesi yeteri kadar duyulmayan, duyulsa da klişelerle harcanan bir nesile yer açmıştı geçen sene. Şimdi tanıttığı kahramanlarının otuzlara yaklaşmaktan veyahut geçmekten mütevellit duygu karmaşalarını, taze batırışlarını aldığı eleştirileri dinlermişçesine gerçek rengine yaklaştırmış. Bunu söylemek ne kadar ırkçı, bizim filolojimizde bu yönde tınlamaktan kaçınmak için nasıl önlemler alınabilir bilmiyorum. Fakat şu bir gerçek, Insecure’un ikinci sezonu daha siyah, hem de her perspektifte. Ama Rae, dizisini örneklerinden ayıran pek çok özelliği elinin tersiyle kenara itiyor ve köklerini kucaklıyor. Mesleki ve beşeri problemlerinin büyük bir çoğunluğu evrensel olsa da bireyin ait olduğu ırk, dil, din içerisinde süregelen katmanlı faşizmi dillendirmesinden tutun da grup içi dinamiklerde etimoloji kazısına, ve hatta kazasına, girmesine kadar dikkat çekici pek çok detay var. Birkaç minör olay haricinde Issa – Lawrence, Molly – Dro ilişkilerinin dışına çıkmadan sekiz bölümün tamamını aynı noktanın üzerinde tepinerek harcaması da kısıtlı hareket alanından olsa gerek. Yoksa paralel zaman aralıklarında geçen sezon finalini daha önce servis ederek bombanın pimini çekebilirdi pekâlâ. Yalnız tekerrürden yorgun düşen ikinci sezonunun bile milenyum ertesinden Base Chart çehresi beni gafil avlamaya yetiyor. Aynaya serbest stil rap fışkırtmalı, daha umursamaz, daha friksiyonlu bir sezonda görüşmek üzere.
MVP: Natasha Rothwell