Eleştiri
The Boss Baby
2017 film sezonunun derinliklerine henüz dalamadık ve animasyon kanadında da yılın ilk yarısı heyecan yaratan herhangi bir olaya sahne olmadı. Bu uzun boşluktan yararlanabilen tek yapım da öyle ya da böyle yeni hükümete ter döktüren The Boss Baby idi. Evrenin düzenini değiştiren bebeklerin önderliğinde, hain planlarla ahmaklığın tek potada buluştuğu, zeki ve tekrardan medet uman klasik bir Amerikan çizgi filmi esasında The Boss Baby. Esinlendiği noktanın ne kadarı anlamlandırması imkansız oylama sistemiyle çoğunluğun desteğini alamamasına rağmen özgür toprakların başına getirilmiş mahluku kapsıyor bilinmez. Neticede 2010 yılında yazılmış resimli bir kitaptan uyarlama. Ama fiziki ve ahlaki ortak noktaları o kadar fazla ki yarattığı büyümüş de küçülmüş karakterdeki izleri inkar edemiyorsunuz. İş bu kadarla sınırlı olsa iyi. Saturday Night Live’da seçim yılı boyunca beyaz üstünlük yanlısı şaklabana can veren Alec Baldwin, köpek yavruları ile şirinlik rekabetindeki bebeklerin makûs talihlerini yenmek için çaba sarf eden ufaklığı seslendiriyor. Artık herhangi bir Amerikan yapımını Trump’ın adını zikretmeden anabilecek miyiz çok merak ediyorum. Fakat şu da bir gerçek, Trumplı ya da Trumpsız, The Boss Baby orijinal ve miniklere tertemiz bir mesaj verme umudunda, yaratıcılıktan nasibini almış, özenli bir iş. Evin tek çocuğu iken gelen küçük kardeşle içindeki o ilgi odağı olma arzusunu bastıramayan, psikolojik değişiminin sebeplerini fark etmeyen ufaklıklara sevgi, hoşgörü, güven aşılıyor. Pixar’ın yetişkinlere de hitap eden animasyon yapma motivasyonunda sade ve sadece ağlatmaya, kalbimizi paramparça etmeye odaklandığını hesaba katarsak The Boss Baby’nin bu çok katmanlı ve birbiriyle tezat oluşturan çözümlemeleri oldukça taze denebilir. Yaptıkları devam filmleri haricinde orijinal projelerinden sonuç alamayan DreamWorks stüdyoları adına da ileriye dönük, başarılı bir adım.
Fesat Mukayese: The Boss Baby > 2016 US Presidential Election