Eleştiri
England Is Mine
Meyve verdikleri sanat dalında bir jenerasyonu etkisi altına almış, arkasından gelen pek çok yeni ağacı yeşertmiş insan üstü ilham kaynaklarının, eşi benzeri olmayan sanat erlerinin hayat hikâyeleri alınıp da ipe sapa gelmez bir filme kondurulunca çok sinirleniyorum. Dünyaya Everyday Is Like Sunday ve sayısız klasiği, buhranlarımızdan buhran seçtiren ama bir o kadar da umut aşılayan şarkıları armağan etmiş Morrissey’nin biyografisi England Is Mine ne yazık ki asap vaziyetine yok yere zarar veren o filmlerden bir diğeri. Bir şarkıcı, bir söz yazarı ve her şeyden evvel şair olarak tanımlanabilecek Steven Patrick Morrissey’nin cebelleştiği yıllardan, henüz şanının Manchester’ın dışına çıkmadığı dönemden, her şeyin başladığı yerden manzaraları var. Fakat yavan, parçalar halinde bir anlam ifade etse de bir araya geldiğinde dağınık kalan bütünüyle The Smiths’in öncesi ve sonrası hakkında kayda değer tek bir detay sunmuyor. Büyük bir mirasa kılınızı dahi kıpırdatmadan, durağanlıkla ihanet etmek mümkün mü? Mümkünmüş. Sanki Smiths’in albümü değil de albüme girememiş parçalardan bir toplama gibi tamamı. Ne karakteri anlamanıza izin veriyor, ne de onunla empati kurmanıza. Yönetmen/senarist Mark Gill küçük anekdotlardan ilgisini çekenleri (?) bir araya toparlayarak belki de tam olarak bunu amaçlamıştır. Çünkü odaklandığı olaylar silsilesinde ünlü müzisyenin satırlarındaki üsluba yön vermiş, kalemini yontmasına yardımcı olacak bir ana rastlayamıyoruz. Evet pesimist, bir o kadar ürkek ve aynı anda kompleks, üstünlük sahibi figürün peşi sıra dolanıyor kamerasıyla. Fakat Gill’in başrol oyuncusu Jack Lowden bile elindeki cılız materyali bir yere taşıyamayacağının bilinciyle başıboş geziyor griye lacivert banmış setlerde. Adını Still III isimli az bilinen bir The Smiths şarkısından alan yapım, “İngiltere benim ve bana bir hayat borçlu.” diyen Morrissey’e inat böyle bir filme dünyanın ihtiyaç duymadığından haberi var. Neyse ki biz de bu hayaletten bozma boğuk uğultuya hiçbir şey borçlu olmadığımızın farkındayız. Hatta hayatımızdan çaldığı 90 dakika için mülkiyet hakkını bile elinden alabiliriz.
Fesat Mukayese: August Rush > England Is Mine