Eleştiri
Ingrid Goes West
Tumblr jenerasyonu Instagram estetiğine o kadar çabuk adapte oldu ki sayelerinde bu kayda değer başkalaşımın farklı bir gruba böylesine yakışamayacağını kavradık. Çabuk tüket, kendi kendini ata, kutla, yaşadığını değil yaşamak istediğin hayatı resmet çılgınlığı en azından basit alıntılar ve hareketli resimler ile minimalist blog temalarında tüketilirken yıkıcı bir etkiye sahip değildi. Şimdi parmaklarımızın ucundaki dünyanın kapılarını aralayıp hayali falçatalarımızla birbirimizi parçalıyoruz. Ingrid Goes West isimli film de bu korkutucu sosyal erozyonun yan etkilerinden koleksiyon yapma niyetinde. Tabii saza meyandan girip olabilecek en kötü çeşitlemeyle çıkıyor yola. Ingrid, Sabrina’nın kredi kartından daha kızgın telefonuyla (bu referansı bilen herkese benden kucak dolusu sevgiler) birilerinin hayatını çoktan işgal etmiş, bedellerini ödemek üzere dört duvar arasına kapatılmış ve henüz buna nasıl bir çare bulacağını bilemeyen insanlığın merhem yerine yara bandıyla yaklaştığı sorunlarını kökünden kurutmamış, sadece üzerini örtmüş. Dolayısıyla yolu bir kez daha yeni bir sosyal medya fenomeniyle kesiştikten sonra Ingrid miras kalmış üç kuruşunu da alıp ülkenin diğer yakasına geçecek kadar yalnız hâlâ. Bu lokasyon değişiminden sonra av – avcı rollerini kendi kontrolü dışında takas eden esas kızımızın sonunda çirkin bir sille yiyeceğini bildiğimiz katartik etkileşimden nasıl kurtulacağını beklemeye koyuluyoruz. Her eylemi hayata kendisinden daha sahte bir konuma bağlı yaşayan, sapıkça takip ettiği “öteki”nin izinde. Doğruların er geç açığa çıkacağını bilmekten doğan katlanılmazlığının Ingrid’in işgali tamamlandıktan sonra bitmesi ise filmin ikinci yarısını da yeteri kadar reel kılacak birikime sahip gözlemciler tarafından yapılmamasıyla alakalı. Yalnız Aubrey Plaza, durmaksızın iyi performanslarla bezediği kariyerine bir parlak yıldız daha kondurup batıya değil, güneye düşmeye başlayan ikinci devreyi katlanılabilir kılıyor. Gönül, ekrandaki eşi Elizabeth Olsen’la yüzleştiğinde canımızı daha çok yakmasını istese de yarınını düşünmeyen bir kuşağa anca böyle çapaçul bir friksiyon yakışırdı diyorum. İletişim eksikliğimizin sosyal medya tabanlı parçasına dair yetkin hikâyeler izlemek dileğiyle…
Fesat Mukayese: Ingrid Goes West > Instagram’da Geçen 2 Saat