Eleştiri
Cars 3
Yarı zamanlı Pixar amigoluğumun sekteye uğradığı dönemler hep Cars serisine ait sakat mesajlı bir devam filminin geldiği senelere denk düşüyor. Liberallerin yükselişi, konuşacak platformlarının artması sebebiyle Amerika’da iki taraf arasındaki münazaralar zeyrek ve cahil karşılaşmasına dönüştü. Cars taşralı beyazların da kültürlerinin bir parçası olduğu ve yüksek dozdaki faşistliklerinin ardında temiz bir yürek barındırdıklarını (!) hatırlatmak istercesine fazlaca Orta Amerika kokan karakterleriyle kendi çapında bir mücadeleye soyunmuştu. Öyle ki en dışarlıklı olan karakteri, köylünün gözde komedyeni Larry the Cable Guy’a teslim ederek politik bir mesaj verdiklerini dahi iddia edebiliyoruz. Tarihteki kilit toplumsal olaylarımız benzerlik göstermediğinden epey yabancı hissettiğim milliyetçiliğini pek yararsız bulduğum için de bu serinin daha önceki iki filmini zaman kaybı olarak addetmiştim. Değişen bir şey yok. Cars 3 ile Pixar cebini doldurmayı sürdürürken, hayatımızdan hunharca 2 saatimizi daha çalmak istiyor. Bu sefer de yeni olan her şeyin eğer bizden değilse, mantalitelerimiz herhangi bir düzlemde kesişmiyorsa düşman sayılması gerektiğini bilinçaltını yerleştirmek isteyen çirkin bir mesaj kondurulmuş polifonik gürültüsüne. Kullanılmış storyboardlar ile yeni bir kolaj için kollarını sıvayan Pixar, muhafazakâr kesimin kendini açık etmek istemeyen politikalarını göz kırparak bakın biz her iki tarafın da gönlünü almayı biliriz diyecek kadar arsız. Takdir ettiğim tek kısmı, karakterlerinin yaşlanmasına izin vererek meşalenin el değiştirdiği bir hayat döngüsünü yarış arabaları üzerinden anlatmaya çalışması. Ama o da bildiğimiz tüm spor filmlerinde kullanılmış, uyduruk mu uyduruk bir klişeler aranjmanına varıyor. Ben Coco’ya kadar beklemeye alayım kendimi en iyisi. Her yıl mutlaka halvete girdiğim stüdyoya başım ağrıyor diye sırtımı dönmek istemiyorum. Biraz Ghibli pembe dizisi izlerim, detoksa girerim.
Fesat Mukayese: Concussion > Cars 3