Eleştiri
Newness
Tüm dünyanın nefret ettiği— gerçi durun ya dünya abartılı oldu. Baştan alıyorum… İzleyen az sayıda insanın pek hoşlaşmadığı (bu sefer tuttu galiba) bir filmi beğenmenin vebali sinemadan sonraki hayatta nasıl ödeniyor, bilen var mı? Like Crazy ile pazularını çıkarıp bakın modern ilişkiler hakkında bildiklerim var ve bunu en dolambaçlı yoldan anlatacağım diyen Drake Doremus’un neredeyse her seneye bir film sığdırdığı kariyerini takip etmekle pek uğraşmadım. Ama bir şekilde yollarımın kesiştiği Newness’ın yapmaya çalışıp da beceremediklerini görebilmeme rağmen, bulunduğu noktadan meselesini ucuzlaştırmayıp iki saate yayabilmesini takdir ediyorum galiba. Peki nedir Newness’ın takıntısı? Hayatımıza akıllı telefonlarla giren tanışma aplikasyonlarının çabuk tüketmeye meyilli varlıklarımıza olan yan etkisiyle start alıp, bu maymun iştahlılığın ilişkinin adı ne olursa olsun henüz yirmilerini yaşayan jenerasyonu ve bu nesil ile direkt bağlantısı olanları nasıl da yaraladığını anlatmak istiyor Newness. Adıyla sabit bir perspektife sahip: “Yeni” olana zaafımızın kaynağını arıyor. Yalnız bunu yaparken sosyal varlıklar olduğumuzu da göz ardı etmeden, hayatımızda çığ etkisi yaratan teknolojik zımbırtıları öyküsünde birincilleştirmemiş senarist Ben York Jones. Odağı şıpsevdilikten muzdarip travmalarımızı kapatmak için verdiğimiz mücadelenin ne kadar da boşuna olduğunu kanıtlamak. Ne yaparsanız yapın her şey olacağına varır diyecek kadar hadsiz de değil neyse ki. Yaşınız kaç olursa olsun, konumunuz, idealleriniz, cinsiyetiniz ve kimliğinizin bütünü fark etmeksizin insanoğlu bu duygusal hafızası kuvvetli beyine sahip olduğu müddetçe acı çekecek, çektiği acıyı da ne penetrasyonun türevleri, ne de spontane yakınlaşmalar silecek demekte. Muhtemelen eleştirilerin büyük bir kısmı filmin erkek karakterini daha iyi anlayabilmesinden dem vurmakta. İki başlı bir hikâye gibi gözükse de Nicholas Hoult’a teslim edilmiş karakteri anlayabilmemiz için daha çok materyal sunuyor önümüze. Laia Costa cephesinde ise işler kesat. Her iki cinsi de ne istediğini bilmeme konusunda suçlasa da, kadın karakterine uzak bir ülkede ikamet etmek ve bu yeni kültürle alışveriş hâlinde olmanın verdiği dezavantajlar haricinde dişe gelir bir geçmiş yazılmamış. Ve bu sebeple de Hoult’un hareket alanı daha geniş. Hiçbir yıl sonu listesinde adını göreceğimizi düşünmesem de, kayda değer performansları televizyon yıllarında kalan genç aktör pik yapıyor buradaki oyunuyla. Bir rahatsız edici nokta da, duygusal manipülasyonu herhangi bir klişe denizine düşmeyerek reddetmesine karşılık müzik kullanımında aşırıya kaçması. Newness kağıt üzerinde ne istediğini bilen bir film ve biçimlendirilirken ortaya çıkan kaygıları epey dikkat dağıtıyor ne yazık ki. Ama, hem de büyük harflerle yazılmış ve ispirtolu kalemle altı birkaç kez çizilmiş bir ama, anlattığı kesimin profilini çok içeriden bir gözle anlatıyor Newness ve sırf bunun için bile filmin bağıran kusurlarını umursamayacak bir noktaya getirebiliyor izleyicisini. Orada, 21. yüzyılın çoktan çehresini değiştirmiş ikinci onluğunda daha yirmili yaşlardan doldurulmuş acı karnesiyle çok tanıdık bir çift var. Deniyor, yanılıyor, tökezliyor ve iyileşmeye çalışıyor ikisi de. O yüzden bir kez daha sizin huzurlarınızda sinema tanrılarından özür diliyorum. Ne yapalım? Bazı öyküler, noksanlarıyla güzel.
Fesat Mukayese: Newness > Shame