Eleştiri
Black Panther
En büyük rakibi DC sinema tarihine geçecek kadar kötü filmler yaptığından ürettikleri çizgi roman ve bunların uyarlamalarına hayran kalabalık tarafından başyapıt muamelesi görmesini şaşkınlıkla takip ettiğim Marvel, kötü mizahlı, kötü senaryolu, kötü oynanmış ama çılgınca paralar harcanmış patlamış mısırdan kof çöp filmler cennetine bir yenisini mi ekliyor derken sonunda makus talihini yenmeyi başarmış. Geçtiği evren sebebiyle bir nebze kabul edilebilir bulduğum Guardians of the Galaxy’i bile ikinci instalasyonunda müsameremsi bir ritmle boğan stüdyo, Black Panther ile bağlı olduğu evrenin diğer şahsiyetlerini zerre umursamayan, tek başına da var olabilecek, hem bencil hem de parçası olduğu bugünün farkında bir öyküyü perdeye taşıyor. Kendrick Lamar melodileri, çağımızın en yetenekli siyahi aktörleri, başlıktaki “Black” ibaresi ve Batı Afrika’dan Wakanda uygarlığı ile zaten niyetini tüm konseptine taşıyan bir film bu. Gelişmişlik seviyesi teknolojiyi kullanabilme yetileri sayesinde tüm ulusları geride bırakmış bir ülkede taht babadan oğula geçerken, ellerindeki imkanı çok daha zor koşullarda hayatını sürdüren ırktaşlarıyla paylaşmadıkları için krallığa gözünü dikmiş, motivasyonu bugüne kadar tanıştığımız tüm kötü adamlardan daha anlaşılabilir bir karakter dikiliyor T’Challa beyimizin karşısına. Ki tüm esprisi de burada aslında. Black Panther, beni küçükten çok ezdiler amca, babam beni hiç sevmedi hanımım, ben hep fakirdim biliyor musun teyze diye ağlayan tonlarca villain‘ın karşısına yahu bu çocuğun yüzünü şiddete dönmesinde çok geçerli sebepler var diyeceğiniz birini getiriyor. Yönetmen Ryan Coogler’ın vazgeçilmez aktörü Michael B. Jordan’a teslim ettiği Killmonger bundan böyle yapılacak her Marvel filminde geriye dönüp örnek alınması gereken bir karakter bana soracak olursanız. Hadi bunu bir kenara bıraktım, Black Panther muhattap olduğu etnik içeriği de müziğine, kılığına sıkıştırıp başıboş bırakmamış. Karşımıza diktiği her karaktere parçası olduğu toplumun içinde sırıtmayacak üçüncü bir boyut monte ediyor. Panteri, kötüsü, sevdiceği, kardeşi, anası, babası, dünyama hükmetsin istediğim Okoyesi’yle gerçek olabilecek kartvizitlerinin sayısını artırıyor ve sırf bu sebepten bile en başarılı Marvel filmi ünvanını almayı hak ediyor. Sinefilbroların oksijen çaldığı yer atmosferinde ilk kez gaz bazlı çalışan, seyircisini ateşleyerek uğurlayan bir gişe işinin etkisi altında kalmanın da şaşkınlığını yaşıyorum ayrıca. Çünkü öyle bir tuzağa düştüm ki stüdyonun pek bayıldığı, filmin sonunda o ana kadar gösterdiğimiz her karakteri bir savaşa dahil edelim çıkış noktalı mizansene bile aldırış etmedim. Bunların haricinde sevgi kazanmıyor, iyi kalplilere ölümsüzlük bahşedilmiyor. Dünya ekonomisine yön veren endüstrilere yeni sahipler atanıp bir de buradan yakın diyor. James Bond misali zamazingo reklamı geçerken politikliğinin sinemada yeteri kadar iyi temsil edilmemiş bir ırkla kısıtlı olmadığı da aşikar. Çok mu övdüm? Galiba elini kirletmekten çekinmeyen bir çizgi roman öyküsü izlemiş olmanın hazzını bir süre daha yaşayacağım. Wonder Woman’ın abartılı taç giyme törenlerinden sonra sezon boyunca adını her duyduğumda, yanlış sebeplerden baş tacı ediliyor olsa dahi, Black Panther’ın gördüğü desteği büyük bir keyifle takip edeceğim günler beni bekliyor.
Fesat Mukayese: #WakandaForever > #Mehyscira
Kerim ÇAKIR
10 Mart 2018 at 00:58
Ben filmi 4dx olarak izledigimden midir nedir havası fena degildi. kullanılan efektlerde özgünlük vardı. Karekterlerin kendine has özellikleri de filmin seyrini daha cekıcı kılabiliyor. Lakin oscar icin efekt dallarında erken gösterim nedeniyle sansının olacagını pek sanmıyorum.