Dizi Eleştirisi
This Is Us (2. Sezon)
Bu yıl dizi yazılarından o kadar uzak kaldım ki acaba sezonu tamamen çöpe mi atsam, yoksa her gün bir Sezon Günlükleri mi karalasam diye diye ayları devirdim. Araya giren Oscar sezonu, yok efendim Yan Odadan Filmler, kendi özel hayatımın yoğunluğu derken bahane üzerine bahane biriktirdim. Yalnız Emmy çanları yavaştan çalmaya başladığı ve fikir beyan etmeden evvel kendi düşüncelerimi de ortaya koymak istediğim için yetiştirebildiğim kadarını servis edeceğim önünüze. Bugün de meseleye Televizyon Akademisi’nin geleneksel networkleri ana kategorilerde yaşatma fırsatı elde edeceği This Is Us’la girmek istiyorum. Soap operadan bozma, Parenthood – Brothers & Sisters – Friday Night Lights arası bir yerlerde, Amerikan toplumunun ailevi değerlerine oynayan This Is Us epey klişe sayılabilecek bir pilot bölüm ve ardı arkası kesilmeyen alışılmış epizotlarla koca bir sezonu tamamladı geçtiğimiz yıl. Aldığı reytingler, Sterling K. Brown’a gelen Emmy, eleştirel anlamda gördüğü destek… Televizyon tarihine geçecek çok önemli bir başarıdan söz ediyoruz burada. Çünkü bizim toplumumuzda bu tip, tek storyboard’a 100 adet gözyaşı seli temalı sahne sığdırabilen diziler baş tacı edilse de Amerikalılar’ın sosyolojik geçmişinden midir bilinmez, bu tip sulu göz projelere pek destek vermiyorlar. Yalnız This Is Us zoru başarıp, çoğu zaman gerçek olmaktan uzaklaşan hikâyelerine rağmen, yediden yetmişe herkesin gönlünü fethetmeyi başardı. İkinci sezonunda hangi damardan ne kadar ciğer parçalayabildiğini bilen bir dizi var artık karşımızda. Ve kast içerisindeki dengesizliğin de giderilmesi, Emmy’de beş yetişkin oyuncusunu da aday etmek için ne tür bölümler yazılması gerektiğinin farkında bir yapım olarak devam ediyor macerasına. Milo Ventimiglia, bırakın ağzını açmayı sadece yüzünü gösterdiğinde bile seyirciyi ağlayarak komaya sokacak bir noktaya geldi. Gölgede bırakılan ve tek boyutlu bir karakter gibi tasarlanan Justin Hartley’nin öyküsü açıldı. Mandy Moore ile Chrissy Metz arasındaki adı konmayan düşmanlığın açıklaması yapıldı. Ve en önemlisi, Sterling K. Brown’ın yüzümüze yüzümüze oynadığı sahneler için önlem alınarak bir nebze de olsa odak değişti hanesinde. Dolayısıyla duygulardan, aile bağlarından, toplumsal değerlerden ve elle tutulamayan türlü soyut yargıdan beslenen This Is Us’ın iç dünyaya hitap eden skalasının yanına ticari anlamda da ince hesaplanmış matematiğini eklemiş olmasını tebrik ediyorum. Bu düşünülmüşlüğü örtbas edebilmiş olması, dizinin arkasında dâhiyane fikirlere sahip bir ekip olduğunu onaylıyor. Yalnız bunu bir ikiyüzlülük olarak görmediğimi de eklemek isterim. Neticede randımanlı bir proje dünyaya getirmek network televizyonculuğunun bir numaralı kaidesi ve This Is Us bunu fazlasıyla başarıyor.
MVP: Milo Ventimiglia (Jack Pearson) – Ama Justin Hartley için de hiç fena bir sezon sayılmazdı!