Takip et

Eleştiri

Ready Player One

tarihinde yayınlandı.

Yönetmen: Steven Spielberg | Oyuncular: Tye Sheridan, Olivia Cooke, Ben Mendelsohn, Lena Waithe, T.J. Miller, Simon Pegg, Mark Rylance, Philip Zhao, Win Morisaki, Hannah John-Kamen | Senaryo: Zak Penn (uyarlama), Ernest Cline (uyarlama & roman) | 140 dakika | Aksiyon, Bilimkurgu, Macera

Müzikte Madonna, televizyonda Ryan Murphy ne ise sinemada da Steven Spielberg o. Büyük ve yaratıcı ekiplerle çalışan, moda olanın, günle ilişkilendirilebilirliğin peşinden koşan, arz talep ilişkisinin dinamiklerini çözmüş, bulundukları kulvarlarda rahatlıkla zirvede adı sayılabilecek isimler. Ve dikkat edin, üçü de içlerine girdiği bardağın şeklini alabilen, birkaç dikkat çekici özellik haricinde bukalemunumsu bir üretim mantığıyla ellerindeki son model ürünün kılavuzuna göre hareket eden pop kültür duayenleri. Dolayısıyla bugün içerisinde bile, zaman aşımına uğramadan nostaljik değer sahibi, kültürel dokunuşlarla “gerçek” kılınmış eserler üreten eğlence sektörünün devlerine, ticari başarılarını bir kenara koyarak konuşacak olursak, prim vermemeye gayret ediyorum. Bu yersiz uzun girişimle varmak istediğim bir yer var elbette: Ready Player One. Spielberg’ün meşhur bir bilimkurgu romanından uyarladığı yapım, sanal gerçeklik fikri üzerinden bir başka kıyamet varyasyonunun kurduğu fütüristik evrenin içerisinde hileler, silahlar, çatışmalar ile iştah açıcı bir ölüm kalım savaşının nabzını tutuyor. Tam bir gençlik rüyası esasında. Sadece oyun oynayarak para kazandığınız, hayatınızdaki tüm problemlerinizden uzaklaşıp aynı network içerisindeki diğer reel bireylerle iletişime geçtiğiniz fantastik bir dünya düşünün. Ve yaşınız, ünvanınız, hayat koşullarınız fark etmeksizin günü kurtarma imkanına sahipsiniz. Kanepe üstünde mikrofonlu kulaklık ve konsola hükmeden bir kumanda ile mesai harcayanların bile, en ıslak düşlerinde böylesine armut piş ağzıma düş bir zafer destinasyonu yoktur herhalde. Neyse, biz materyalin bugünle ittifak kuran göreceli salaklığını bir kenara koyup Steven Spielberg beyefendiye dönelim. Doksanlardan beri neredeyse her filmine bir masal kuşağı imzası bırakan yönetmen, sevdiği kurgusal karakterleri bazen en direkt yoldan, bazen ise ustalıkla başka yüzlerin bedenlerine naklederek yine hepimizden birkaç adım önde olduğunu hatırlatıyor ve cömert bir bütçenin sponsorluğunda ticari zekasıyla görsel şaşırtmacalara yatırıyor varını yoğunu. Ve lanet olsun, filmin aksayan bütün arbedelerine ve katarsislerine rağmen keşfedilmeyi bekleyen sanal gerçeklik fikrini parlak bir ambalaja dolayıp yediriyor. Pahalı bir cosplay fikri olarak acımasızca eleştirdiğimiz teknoloji tasarısının yarınları hakkında tabii ki de henüz net bir şey söylemek mümkün değil. Fakat Spielberg’ün kıymetli bir öz farkındalıkla kutsadığı Ready Player One’da ölümle yüzleşmeyi göze alan şaşkın veletlere rağmen satır satır eğlence saçan bir rahatlık da var. Hani azıcık kendini ciddiye alsa tüm büyü bozulacak. Yalnız adam sadece Hollywood’un değil, bizim de kodumuzu çözmüş artık. Belki otuz sene öncesinin hikâye anlatma tekniklerine öykünen, olası iklimsel problemleri ikincilleştirmiş ana akım hiperaktifliğine kızmak gerek. Ama eğer ki tüm noksanlarına rağmen yanıltabilme bir zanaat ise Spielberg bunun okulunu açar, dersini verir, bu işi de tekrardan nakite çevirip bir başka döngünün fitilini ateşler. Ben de yanıltılabileceğim kadar yanıldım işte. Bir de sinemaya yeni yetenekler kazandırma koşturmacasında kolaycılığa kaçmasa tamamız.
Fesat Mukayese: Ready Player One > Hugo

Devamını oku
Yorum Yapın

Yorum yazın...

Oscar Boy sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin