Eleştiri
Roxanne Roxanne
Fırsat eşitliğinde sınıfta kalan hayaller ülkesi Amerika’da eğlence sektörünün tüm kolları, yeni gelen uyanmışlıkla siyahiler ve benzeri azınlıklara en azından anlatacakları hikâyeler, icra edecekleri performanslar için daha kolay aralar oldu kapıları. Henüz amaçlanan yere ulaşabilmiş değiliz. Fakat önümüze her zümreden hatırı sayılır miktarda eserler düşmeye başladı artık. Roxanne Roxanne de yıllar yılı kendini alkışlamış beyaz kültüre, bizzat yarattıkları iddia edilebilecek rap müziğin tarihi ile karşılık veren bir başka bağımsız. Straight Outta Compton’ın izinden giderek, kadın hip hop sanatçılarının önünü açmış efsanevi isim Roxanne Shante’nin hayatını anlatıyor adını müzisyenin adından alan yapım. Doksanların ortasında rap sahnesinden çekilmek zorunda kalsa da hâlâ kadın MCler için bir ilham kaynağı olarak gösterilen dişi rapçiyi tanımayanlara da tanıtmaya girişiyor. Biraz sosyal drama, biraz biyografi, biraz da belgeselin temel özelliklerinden yararlanarak 1984’ten 21. yüzyılın kıyıcığına kadar gelip, tek bir karakteri kullanarak koca bir cemaatin fotoğrafını çekiyor. Genç, asi, savunmasız genç kadının kendi ayakları üzerinde duran, özgüven sahibi, ne yaptığının bilincinde güçlü bir karaktere dönüşüm sürecine de oldukça hassas bir şekilde yaklaşarak vermek istediği mesajın vurgusunu artırıyor Roxanne Roxanne. Yazar/yönetmen Michael Larnell’in Netflix bünyesinde seyirciyle buluşan filmi alışılagelmiş müzikle alakalı tüm ünlü kişi öz geçmişlerinde olduğu gibi kaçınılmaz kilit durakları gezerek kuralcı hareket etmese içine girmesi daha da kolaylaşacak. Ama erken gelen şöhret, Queens sokaklarından çıkıp kader denilen kavramdan alınan intikam, tatsız bir düşüş, uyuşturucuyla alakalı gangsterden bozma bir çevre derken bir de bakıyoruz storyboard binlerce klonu bulunan bir taslak defterine dönmüş. Tabii yine de daha toy heveslerden besleniyor olmasına rağmen ait olduğu kültürün keyif verici mahsusluklarından da yararlanmıyor değil. O rekabet soslu aşağılayıcı parçalar, çok da yakından tanımadığımız müzik efsanesinin ağzından döküldükçe bir gülümseme yerleştiriyor yüzünüze. Hayattan büyük anne karakterini canlandıran Nia Long’un performansıyla da boş kalan yerleri doldurup, bir güzel pekiştiriyor yarım ağız tekstini. Yalnız tüm bu değerlendirme sürecinde şunu da sormuyor değilim kendime; yani biz bunun A4’ten daha beyaz versiyonunu evire çevire yüzlerce defa izledik. Varsın şimdi aynı formül başkalarının elinde oyuncak olsun, öyle değil mi? Yalnız devir, eskinin metotlarına dönülecek devir değil işte. Roxanne Roxanne de buradan kaybediyor. Bu kadar taze, genç kızlıktan otuzlarına kadar getirdiği ana karakteriyle türlü türlü öğreti verebileceği, ilelebet duygusal bir çıkış noktası varken tembellik yapmasına ister istemez içerliyoruz bir izleyici olarak. Savaş moduna geçtiği kısımlar haricinde, hele ki her biyografinin olmazsa olmazı “çöküş” kod adlı ikinci yarısı düşünüldüğünde, konuşmaya değecek bir şey kalmıyor. Belki de işin siyahi ya da rap dünyası tarafını bir kenara bakıp sırf “kadın” olmak üzerinden düşünmekte yarar vardır, bilemiyorum. Gerçi bu yaklaşımın içini de dolduramayacaktı ya neyse.
Fesat Mukayese: Cardi B vs. Nicki Minaj > Roxanne Roxanne