Eleştiri
Crazy Rich Asians
Hollywood kendini değiştirmek için üstün bir çaba sarf ederken film değerlendirme eylemine de yeni bir anlayış eklendi: Aman canım beyaz adamlar bundan yüz tane yaptı, bir kere de X grup yapsın ne olacak? Bugünün mönüsünde de bu sualle sınanmayı sonuna kadar hak eden bir film var. Politik anlamda tek bir falso barındırmayan kültür kutsama töreni Crazy Rich Asians, yaz ortasında Love Simon’ın rutubetli dolabı terk etmesiyle fırsat eşitliği hareketinin milli kalesine dönüşmüş romantik komedi türünde yapıyor egzersizini. İlk çağdan miras bir iskelet hikâyesi mevcut. Zengin adam, fakir kız ve ben sana oğlumu yâr eder miyim diyen eli belinde bir kayınvalide adayı ile tatlı sert hısım. Herkesin sağı solu belli. Öyküye nerede dahil olacaklarından, finali hangi ruh hâlinde göğüsleyeceklerine kadar her şeyi, değil filmi izlemek, afişe bakarak bile tahmin etmek mümkün. Yalnız bu bizim coğrafyanın bize avantaj sağladığı nadir durumlardan biri olabilir. Yeşilçam’dan miras “bize yakışan bir aile olsun” temennisi, bugünün televizyon dizilerinde bile varlığını muhafaza etmekte. Crazy Rich Asians neyse ki sadece paraya, pula, görmemişliğe odaklanmıyor. İşin içerisine Amerika’ya yerleşmiş ikinci nesil göçmenler de dahil olmuş. Bu da hiç hakim olmadığımız bir perspektif denilebilir. Malum, bizden en çok göç alan ülkede hâlâ reisçilik tesbihi çekildiğinden, gelenek ve göreneklerini geride bırakmış, gittiği ülkenin kültürünü benimsemiş kuşaklara pek alışık değiliz. Oluşturduğu cepheler de biraz bu kültürel mübadeleden besleniyor. Amerikanlaşanlar ve Amerikanlaşmayanlar diye özetlemek de mümkün. Tabii bir ana akım filmi olduğunu unutma niyetinde de değil Crazy Rich Asians. Dolayısıyla peri masalına yakışacak şekilde, genç kız rüyası bir hayatın kapıları aralanıyor. Yük gemilerinde bekarlığa veda partileri, serada çiçek açtı diye verilen şaşalı davetler, ananelere saygı niyetine Çin mantısı yapmak için takıp takıştırıp yapılan aile toplantıları… Film bittiğinde benim bile çeyiz hazırlayasım geldi. Ama ne var? Constance Wu’nun canlandırdığı New York terbiyeli gelini kati surette istemeyen Michelle Yeoh’un sürdüğü varlıklı (pardon rahat) hayat ister istemez ABD zenginlerine öykünüyor. Çoban payı yerine Singapur pazarında seyyarlardan yemek yiyor olmalarının değiştirdiği pek bir şey yok. O amaçsız gösterişin arkasındaki motivasyon nereye giderseniz gidin aynı. Yeoh’ya teslim edilen karakter de geçmişin, köklerinin, toprağının türküsünü söylemesine rağmen çoğunluğun kölesi en nihayetinde. Hayatındaki tek Asyalı dokunuş işlemesi göz kamaştıran merdiven tırabzanlarında. Tekrardan 180 derecelik bir dönüş için pozisyon almaya geçecek olursak, en azından Emma Stone yok kadroda diye teselli edebiliyorum kendimi. Lucy Liu haricinde, Hollywood’u mesken edinmiş, irili ufaklı tüm oyuncular küçük bir rol kapmış Crazy Rich Asians’da. Fresh Off the Boat’u, Community’si, Humans’ı, Glee’si… Bir yıldız isim vermeden de geçemeyeceğim. Ocean’s Eight sayesinde tanışma şerefine eriştiğim Awkwafina, klasikleşmiş esas kızın en yakın arkadaşı rolüne alışık olmadığımız bir albeni katıyor. Keşke varlığından daha çok yararlanılmış olsa dedirtecek kadar muazzam.
Fesat Mukayese: Nimet Abla > Crazy Rich Asians