Dizi Eleştirisi
Insecure (3. Sezon)
HBO’nun Sex and the City ile seneler önce başlattığı, Girls ile Brooklyn güncellemesini getirdiği anlatının azınlıklı 21. yüzyıl versiyonu olarak Insecure, mesken edindiği Los Angeles’ı daha da yakından tanımaya devam ediyor. Başrolündeki Issa Rae aynı zamanda yaratıcı koltuğunda oturduğundan, dizi kısmen de olsa bir azınlık anlatısı muamelesi görmekte. Fakat bugünün yetişkinlik mevkisinde zorlanan otuza merdiven dayamış gençleri için, ırk ya da cinsiyet fark etmeksizin, epey ilişkilendirebilir dertleri var esasında. Birey olmak, para kazanmak, kendi ayaklarının üzerinde durabilmek ve her şeyden öte bu zor yolculukta kendine bir eş bulmak, bu kişiyi bulurken öz saygıyı kaybetmemek diye gidiyor dertleri. Oldukça tanıdık, ama Rae’in ele alış biçimi sayesinde komedinin de etkisiyle güçlenen bir manzara kısacası. Diziyi ilk günden beri takip edenler biliyordur, ilk sezonda verdiği iyi startı ikinci sezonda “Elinde böyle bir fırsat varken neden bizim hikâyelerimiz daha ağırlıkta değil?” diyenler yüzünden biraz rotadan saptırmıştı. Üçüncü sezonda ise denge bulunmuşa benziyor. Kabul, Issa Rae bizim pek tanıdık olmadığımız kültürünün temellerinden daha bir yararlanır oldu artık. Coachella üzerinden Beyonce’ye ayrılan bölüm, Issa’nın siyahi gençler için harekete geçmesi, Molly’nin yine benzer bir motivasyonla iş değişikliği yapması… Liste uzun. Fakat bunu Atlanta gibi bir amaca dönüştürmemekte ısrarcı. Kaldı ki şu anın Amerikası’nda bir mesajın altını çizmeden, kalabalıktan ayrı olduğunuzu kabullenmek bile bir aktivistlik örneği olduğundan fazlasına ihtiyaç duymuyor. Üçüncü sezon özelinde konuşacak olursak, artık yazar kimliğinin her şeyden değerli bir nitelik muamelesi gördüğünün farkında. Dolayısıyla her bölüm birbirinden özgün bir biçime bürünüyor olsa da Insecure’un öyküleri, Issa Rae’in kalemi bağlayıcı görevini yerine getiriyor. Üstüne Lawrence karakterinin seyircisi üzerindeki etkisini bilmesi sebebiyle pazarlama konusunda dikkatli ve doğru adımlar atılmaya çalışılmış olması, aynı yoldan geçmiş yapımların o sürpriz tesiri konusundaki deneyimlerini kullanması… Sadece bir oyuncu ya da senarist olarak değil, şovu yürüten yaratıcı titrine de saygı duymamızı gerektiren adımlar atmakta yani. Müzik kullanımıyla trendlere de yön vermekten geri kalmayan Rae’in TV yolculuğu daha ne kadar devam eder bilmiyorum. Yalnız sosyal etkisi Lena Dunham kadar büyük olmasa da, ardında benzer bir miras bırakma ihtimali oldukça yüksek bence. Dolayısıyla üçüncü senesi de hazır dolmuşken, hâlâ Issa ile dostlarının maceralarına ortak olmayanları HBO semalarına davet ediyorum. Hiç olmadı Natasha Rothwell adındaki dev yetenekle tanışır, kazançla ayrılırsınız bu deneyimden. Bir ara Kendrick Sampson beyefendiden de konuşmayı unutmayalım! Çünkü… Neyse canım, arama motorları sizi bekler.
MVP: Natasha Rothwell