Eleştiri
1985
Kuir sinema artık bir tür olmaktan çıksın, nasıl ki ortada heteroseksüel sinema diye bir şey yoksa sırf ana karakterinin cinsel yönelimi sıkıcı değil diye bu rengarenk öyküler ayrı sınıflandırılmasın veryansınlarımız devam ederken sinemalarımız (bilgisayarlarımız?) bir eş cinsel anlatıyla daha kutsandı. Kulübün yeni üyesi 1985, soft pornodan hâllice tuvallerin çoğunlukta olduğu bir kalabalıkta meselesini şehvetten makas almadan anlatmaya gayret ediyor. Yenilikçi sayılabilecek üslubuyla yavaş yavaş yolunu bulup finalinde nakavt eden kalbur üstü bir drama olarak karşımızda. Konu şöyle; Texas’ın küçük bir kasabasında kendi olamayacağını fark edip New York’a firar eden esas karakterimiz Noel vesilesiyle evine dönüyor ve oldukça muhafazakâr ailesiyle sırtındaki ağır yükün azalmasını sağlayacak bir paylaşımda bulunmak için fırsat kolluyor. Lakin tek hesaplaşma kim olduğuyla ve gayler için oldukça karanlık bir dönem olarak sayılabilecek seksenlerin yaşamına düşürdüğü gölgeyle alakalı değil. Aşina olduğu cephelerde benzer savaşlar veren küçük kardeşi, bir türlü kabuğunu kıramadığı babası ve salt korkudan ibaret dünyasında biraz olsun içindeki duyguları aksedebildiği eski kız arkadaşıyla hesaplaşmasını da bu cümbüşe dahil ederek seyircisine empati kurabilmesi için pek çok fırsat tanıyor. Yani ailenize açılmak mecburiyetinde olmanıza, AIDS gibi habis bir hastalığın pençesine düşmenize gerek yok. 1985 kapılarını büyümek mecburiyetinde bırakılan, aidiyet duygusunu başka kollarda arayan, kendi klanının peşine düşen herkese açmış. Tarihten bu sayfayı seçmesi ise geçmişine önem veren bir anlatıcının elinden çıkmasıyla ilgili. Fakat size vaat ettiğim kadar iyi bir senaryo yok ne yazık ki elimizde. Bazen bir melodram olmaya tek mizansen kala gazdan ayağını çeken yönetmen Jen Tan, kapanışa sakladığı kırılma noktası haricinde çalakalem çalışmış. Gözyaşlarını dürüstçe döktüğüne inansam da çaresizlik, hüzün ve başkaldırı kelimeleri arasında mekik dokuyarak aklınıza gelebilecek en tahmin edilebilir sahnelerden karışık bir kaset koyuyor müzik çaların bölmesine. İmalarını Madonna sevgisi üzerinden yapıyor, yıllar sonra yemek saatleri haricinde oturup iki lafın belini kıracak babayla evladına yapmacık bir yüzleşmeyi uygun görüyor. Ekran kararmadan önce okunan mektupta bile daha önceden sarf edilmiş cümleler cirit atmakta. Bir taraftan ana karakterin hem kontrol altına almakta güçlük çektiği, hem de ifade etmekten kaçındığı kimliğinin dışavurumu diyorum bu. Daha doğrusu vuramaması… Bir taraftan da bu kadar ne istediğinin bilincinde bir yapımın tümüyle teessürden medet uman hâllerini anlamakta güçlük çekiyorum. Burada da devreye enfes performansları ile Cory Michael Smith ve ciğerimi söküp alan Virginia Madsen giriyor. Yalnız ufak bir uyarıda bulunmadan da geçmek istemiyorum; en yakınlara ilan-ı hüviyetle alakalı her şeye olumlu reaksiyon verdiğim bir dönemden geçmekteyim. Dolayısıyla ilk yarıdaki tökezlemelerine göz yumarak bol keseden kanaat notunu devreye sokmamın niçini epeyce kişisel. Yine de “You don’t have to tell me, until you’re ready. And I’ll try to be ready when you are.” repliğinin servis edilişi için bile yetersizliklerine katlanmaya değer.
Fesat Mukayese: 1985 > Dallas Buyers Club