Dizi Eleştirisi
My Brilliant Friend (1. Sezon)
Elena Farrante’nin aynı adlı romanından uyarlama İtalyan dizisi My Brilliant Friend, HBO ortaklığıyla prodüksiyon aşamasından geçip sezon başında seyirci karşısına çıkmış bir coming of age öyküsü. 4 kitaptan oluşan serinin ayrı sezonlar olarak servis edileceği yapım, savaşın izlerini henüz silememiş İtalya’da iki kız çocuğunun dostluğuna odaklanarak o toprakların röntgenini çekiyor ve tabii bir taraftan da merkezine kondurduğu karakterlerin ilk gençliğine dair anılardan bir koleksiyon oluşturuyor. Söylenilenlere bakılırsa, kitabına oldukça sadık ve yazarın üslubunu da direkt ekrana aksedebilen bir projeymiş. Ama birilerinin yorumlarını okumadan ya da romanı yalayıp yutmadan da anlatının evrenselliğinin içerisinde kaybolmak mümkün. Çok uzak bir zaman aralığından ve iyi tanımadığımız bir kültürden manzaralar sunuyor olmasına rağmen My Brilliant Friend’in yarattığı aşinalık inkâr edilemeyecek kadar güçlü. Cinsiyet normlarının bir avuç kendi egosunda boğulmuş erkek müsveddesi tarafından belirlendiği toplumları tanıyanı ya da en ön sıradan eşitsizliğe tanıklık edenleri de yakalayacağına adım gibi eminim. Dizinin yaktığı ağıtında evrimini tamamlayamamış insanların sizin için kararlar alıyor olması da var, masumiyetinizin birileri tarafından dolaylı yollardan hunharca elinizden alınması da, kadın olmaya dair henüz rastlamadığımız incelikte gözlemler de. Üzerinden milyonlarca defa geçilmiş meseleleri bile öyle tarifsiz bir naiflikle ele alıyor ki dikkat kesilip bir sonraki hamlesinde hikâyenin hangi parçasını ustaca açacağını izlemekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. My Brilliant Friend’in bu sebeple, her şeyden evvel, iyi yazılmış bir tekstle yola çıktığını söylemek gerek. Her ayrıntısı düşünülmüş, gün ışığı gördükçe daha da kudretli bir forma kavuşan öykünün tesiri uzun zamandır hasret olduğumuz, karakter çalışmalarından makas alan bir doyuruculuk vaat ediyor. Sinemanın yıldızını söndürmeye çalışan TV’nin açtığı bir savaş olarak da görülebilir. Süre ve imkan sunulduğu takdirde yapılabileceklerin gösterisi demekten de kendimi alıkoyamıyorum. Üstelik tamamen anlatıma odaklanmakla kalmayıp sinematografisi ve Max Richter’in kalp parçalayan müzikleriyle iki medyum arasında ayrım yapılmasının artık anlamsız olduğunun da çaktırmadan altını çiziyor sanki. Gerçi bir diziye “Sanki televizyon için değil, sinema için çekilmiş.” demek direkt itiraz ettiğim tartışmaların bir parçası olmama yol açmakta, ama anlayın siz işte. Şimdi gözümüz tabii ki de serinin ikinci parçası için yollarda. Elena ile Lila’nın ait oldukları sosyal sınıfların da farklılıklarıyla hem bambaşka, hem de bir taraftan genç kızlar olarak toplumsal ikiyüzlülük ile tanışmalarından sebep benzer mücadelelerinin sonraki aşamasında ne olacağını merak ediyorum. Yine İtalya’yı elekten geçirip, eleğin üstündeki taşa talaşa mücevher muamelesi gösterecek Saverio Costanza (dizinin yaratıcısı) tabii. Çocukluğumuzu, o asla geri gelmeyen yazları, ilk aşkı, ilk hayal kırıklığını sıfırdan yaşatacak. Hadi siz de bırakın elinizdeki her şeyi, çok geç olmadan tanışın orijinal adı L’amica geniale olan zat-ı şahaneleriyle. Daha iyisi yok diyerek gazımı da vereyim, tam olsun.
MVP: Ludovica Nasti (Lila)
Emre
21 Mart 2019 at 16:55
Benim de çok beğendiğim bir dizi. “Nereden bulsak da izlesek” diyenler ve torrent vs. ile arası iyi olmayanlar için, dizinin Bein Connect (Digiturk) platformunda olduğu bilgisini paylaşayım. Digiturk cihazınız internete bağlıysa (bağlı değilse de bağlayın bence) tüm bölümleri orada bulabilirsiniz.
Dilek durna
2 Haziran 2019 at 19:38
Bir izledim bir daha bulamadım hangi kanalda ve saat kaçta acaba
NECLA YUVANÇ
27 Haziran 2020 at 14:31
Son zamanlarda izlediğim en güzel sürükleyici profesyonel oyuncular sabırsızlıkla bekliyorum pazartesi digitürk üyesi iseniz bein series kanal 6 da 23 00 da yeni bölümü cumaertesi 13 30 tekrarını veriyor kitabını da almayı düşünüyorum