Dizi Eleştirisi
Succession (1. Sezon)
Herkesin medya devi Robert Murdoch’ın hayatından uyarlandığı konusunda hemfikir olduğu ama dizinin yaratıcısı Jesse Armstrong tarafından Murdoch ailesiyle bağlantısı tamamen reddedilen Succession, geçtiğimiz yaz televizyonlara uğradı. Ben tabii ki de tarihin en büyük tembelliğini gösterip yazacağım diye yaklaşık 8 ay öteledim bu HBO harikasını. Geç olsun güç olmasın diyelim, kolları sıvayalım şimdi. Hırs ve açgözlülük sponsorluğundaki güç savaşının yeni bir temsili olan yapım, yeryüzündeki en zengin ailelerden birini ele alıp parayla gelen gücün iç çeperde sebep olduğu çatırdamaları incelemeye koyuluyor. Vakti zamanında Armando Iannucci ile çalışan Armstrong, bu tip durumlarda komedinin bir anlatım aracı olarak ne kadar katkı sağladığının zaten bilincinde ve burada da ustalaştığı silahını kullanmaktan asla çekinmemiş. Gerçekliğine inanmakta güçlük çektiğimiz ancak var olan şartlar altında olasılığı pek yüksek gibi duran olaylar zincirinde mizah unsuru epey ön planda yani. Bunun haricinde türler arasındaki valse oldukça iyi ayak uyduran oyuncu ekibinin, belli ki performe ederken de epey keyif aldığı roller tadından yenmeyecek ayrıntılarla bezeli. Tutturduğu ritimin üzerine üçüncü boyutu iyi tasarlanmış karakterler de eklenince iyice cilalanıyor öykü. Armstrong ile yazar odasındaki saz arkadaşları temiz metinler çıkarmaktaki ustalığını konuşturmuş. Bir de belki haddimi aşmak gibi olacak ancak içerisindeki drama dozunu da düşününce, müzikten hissedilir bir biçimde yararlanmıyor oluşuna rağmen bir opera tadı aldım ben Succession’dan. Gövde gösterilerini, herkesin bir Brütüs’e dönüştüğü güç savaşlarını dev bir sahnede en mübalağalı yorumuyla görebiliyor gibiyim. Hâl böyle olunca da her bölümün sonunu, majör bir hadise vuku bulmasa da, tırnaklarımı yiye yiye getirir oldum. Zannediyorum bu sezon içerisinde seyir keyfi bu denli yüksek başka bir işe rastlamadık. Kabul, gezegendeki bütün dişlilerin yağı para, böyle gökten yağar gibi cebe uğrayınca adem evladı rotasını kaybediyor tadında inceden bir yorum var. Kapitalizmi toplum içerisindeki en küçük birliğin damarlarına sabah akşam enjekte ederek havayı kokluyor âdeta. Ancak o çekişmeleri askıya aldığınızda da birbirinden eğlenceli cepheler yaratarak esas tesir yeşiller olsa da biraz zevk egzersizine de soyunuyor sanki Armstrong. Tüm bunlara ek olarak Sarah Snook zat-ı şahanelerinin adını hatırlatmak istiyorum. Predestination ile hayatlarımıza giren yetenekli aktrisin tadını çıkara çıkara oynayacağı bir rol ile buluşmuş olmasına, gayriresmî hayran kulübünün başkanı olarak benden tam puan geliyor zaten. Fakat hâkimiyeti karşısına Kieran Culkin, Brian Cox, Jeremy Stronge ve canımız Matthew Macfadyen da dikilince iyice katmerlenmiş. Şimdi merakla birbirlerinin gözünü oyacakları ikinci sezonu bekliyorum. Gelsin de azıcık kan görelim!
MVP: Matthew Macfadyen (Tom)